Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Denizin öfkesi

Mafya kadar olmasa da gündemin önemli maddelerinden biri de deniz salyası.

Marmara Denizi'ni kalın bir tabakayla kaplayarak balıkların ölümüne neden olmaya, çevreye kötü kokular yaymaya başladı.

Bilim insanlarının söylediklerine göre, bu kirliliğin nedeni denize karışan fabrika atıkları, kanalizasyon suları ve çöpler. Bunları önlemeden deniz salyasını yok etmek mümkün değil. 

Bir bilim insanı teşhisi çok güzel koymuş:

"Deniz kendini yok edenlerin yüzüne öfkeyle tükürüyor."

*

Peki, ne yapılabilir?

Bir örnekle anlatayım:

ABD'de Kaliforniya yakınındaki Hinkley kasabasında yaygın biçimde kanser vakaları görülüyordu.

Bir avukatlık bürosunda çalışan Erin Brockovich bu olayı incelemeye başladı.

Öğrendikleri dehşet vericiydi.

Kasabadaki bir işletmenin atıkları doğaya salınıyor ve içme suyuna karışıyordu. Kanser patlamasının nedeni buydu.

Genç kadın sorunu yargıya taşıdı ve o işletmeyi mağdurlara toplam 333 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum ettirdi.

Bu olay, yıllar sonra Erin Brockovich adıyla sinemaya da aktarıldı.

Bizde denizi kirletenlere 333 milyon dolar ceza yazılabilir mi, yazılamaz mı?

Şayet yazmayı başaramazsak, üzülerek belirtmeliyim ki deniz yüzümüze öfkeyle tükürmeye devam edecek.

İNSAN MI, EKONOMİ Mİ?

"Çin'in bir kentinde 16 kişinin Kovid-19 testinin pozitif çıkması üzerine hemen önlem alındı. Kente girişler yasaklanırken, çıkışlar yapılacak testin negatif olması koşuluna bağlandı."

 

Prof. Dr. İsmail Balık, televizyonda paylaştı bu haberi.

Biz günlük vaka sayısı 7 bine, ölüm sayısı 120'ye geriledi diye neredeyse bayram yapıp önlemleri gevşetirken, salgını gerçekten önlemek isteyen Çin radikal kararlar almaktan çekinmiyor. Birkaç ay önce de bir havaalanını, çalışanlardan birinin testi pozitif çıktı diye giriş çıkışlara kapatmış, 16 bin kişiyi karantinaya almıştı.

 

*

Bu tablo karşısında önümüzdeki günlerde olacakları tahmin etmek zor değil.

Vaka sayıları da, yoğun bakımlık olanlar da, ölenler de artmaya başlayacak.

Ekonomik hayatın zar zor devam etmesi ile insan hayatının korunması arasında kalındı ve ne yazık ki birinci şık üzerinde karar kalındı.

Olay budur.

DALDAKİ KUŞ

Güler yüzlü, efendi bir siyaset adamı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.

Ama nedense sık sık aynı yanılgıya düşüyor.

Daldaki kuşu eldeki kuş sanıyor.

Henüz gelmemiş aşılar sanki gelmiş ve sağlık merkezlerinde harıl harıl uygulanıyor gibi birkaç ay sonrası için parlak hayaller kuruyor, hatta maskelerin çıkarılabileceğinden söz ediyor.

Evet, ülke yönetimindeki kişiler iyimser olmalılar, topluma bu yönde mesaj vermeliler. Ama bunu yaparken gerçeklerden de fazla kopmamalılar.

GİZLİ REKLAM MI?

"Salgın döneminde güvenli tatil yapmak isteyenler karavan satıcılarına koşuyor. Üreticiler yeni karavanlar üretmek için fazla mesai yapıyor."

"Denizde salgın riskinden korunarak tatilin tadını çıkarmayı arzulayanlar ya yat ve tekne kiralıyor ya da satın alıyor."

Televizyonlarda sık sık karşılaşmaya başladık bu tür haberlerle.

İş bu kadarla kalsa iyi.

Karavanların, yatların ve teknelerin içlerine de girilip ne kadar rahat ve konforlu oldukları ballandıra ballandıra anlatılıyor; hatta bunların nerelerde kiralandığı ya da satıldığı bilgisi bile veriliyor.

*

Televizyoncu dostların günahını almayayım ama bana bu haberlerden biraz "gizli reklam" kokusu geliyor.

Hani, RTÜK Kanunu'na göre yasak olan "gizli reklam."

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları