DEĞİŞİM...

Bu bir değişimdir...

Vakti çoktan gelmiş, önlenemez ve kaçınılmaz bir değişim...

Nasıl ki kuluçkadaki bir yumurtanın içindeki civcivi 22'nci gün orada tutamazsanız; nasıl ki anne karnındaki bir bebeği 9 ay 10 gün sonra orada bekletemezseniz, işte bu değişim de öyle bir değişim...

Durduramazsınız!

Bazen değişimler yukarıdan aşağıya gerçekleşir. Emirle gelir, talimatla gelir veya bazen öngörüyle gelir! (Örneğin Atatürk'ün yaptığı değişimler böyle bir öngörü ile gelen değişimlerdi.)

Bu değişimler, aşağıda kendine bir taban bulursa ne ala, ama ya bulamazsa?

O zaman da aynı erken bir doğum gibi sorunlu, kısa bir mızrak gibi de güdük olur. Dahası baskı ve zulüm olur!

Aynı bir yumurtanın dışarıdan kırılması gibi; Ya heba olur gider, ya da yalnızca bir süre için, yalnızca bir öğün için aş (güç, iktidar... Nihayetinde ölüm) olur.

Sonrası yoktur.!

Oysa bazı değişim ve dönüşümler vardır ki, içten dışa ve alttan yukarıya gerçekleşir.

Aynı bir dip dalgası gibi, aynı kuluçka süresini tamamlayan civcivin yumurtayı içeriden delmesi gibi. Yeni bir ruh olur, yeni bir hayat olur, yeni bir kuvvet olur ve dahi yeni bir nesil olur.

İşte o değişim ve dönüşümler hem önlenemez hem de çok uzun soluklu olur. Yeter ki ruhunu kaybetmesin. Tarih boyunca bütün büyük devrimleri o ruh gerçekleştirmiştir.

Türk milletinin, bütün engellemelere rağmen İstanbul'da bugün gerçekleştirdiği değişim işte böyle bir değişimdir.

Zamanı gelmiş, içten dışa, alttan üste bir değişim ve dipten yüzeye bir dönüşümdür.

Karamsarlıktan umuda,

Yalandan doğruya,

Kibirden tevazuya,

Maddiyattan maneviyata,

Öfkeden dinginliğe,

Hazımsızlıktan olgunluğa,

Bölünmüşlükten bütünleşmeye,

Eşitsizlikten eşitliğe,

Horlanmışlıktan, nurlanmışlığa,

Diktatörlükten demokrasiye,