Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Değerli bir basın emekçisiydi

Metin Gören, eskilerin "muhabbet erbabı" dedikleri türden bir insandı.

Nereye giderse gitsin bin voltluk enerji saçar, anıları ve nükteleriyle ortamı kahkahaya boğmasını bilirdi.

Sokakta tanık olduğu sıradan bir kavgayı bile teatral üslup ve hareketlerle adeta İkinci Dünya Savaşı'nın en kanlı muharebesi gibi anlatırdı.

Hayata Adana Demirspor'da profesyonel futbolcu olarak atılmış, çeşitli takımlarda oynadıktan sonra gazetecilikte karar kılmıştı.

Bir dönem bir milyonu aşan tirajıyla rekorlara imza atan Haldun Simavi'nin ünlü Günaydın gazetesinin ilk emekçilerinden biriydi.

Muhabirlik, gece amirliği, sayfa sekreterliği, yazarlık, spor servisi ve yazıişleri müdürlükleri yaptı. Sohbetlerindeki renkliliği köşe yazılarına ve yayınladığı dört kitaba da taşıdı. Kendine özgü anlatım tekniğiyle çoğu spor yazarından farklı bir noktada konumlandı.

Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi'nde yıllarca başkan olarak hizmet verdiğini ve TRT'de Tansu Polatkan'la güzel bir spor programı hazırladığını da hatırlıyorum.

 

*

Günaydın ve Ulus gazetelerinde yıllarca birlikte çalıştık. Çatık kaşlı değil sempatik bir hoca oldu her zaman.

Türkiye'de medyanın merkezi İstanbul'dur. Oradan gelen davetlere icabet etseydi ünü herhalde bugünkünden çok daha fazla olurdu. Ama o Ankara'daki dostlarından kopmak istemedi.

Bir sohbet sırasında, arkadaşlarımızdan biri, "Abi sen hep spordan bahsediyorsun, siyasi görüşünü bilmiyoruz" deyince şu anlamlı yanıtı vermişti:

"Atatürkçüyüm kardeşim... Siyasi görüş açısından başka zirve var mı?"

 

*

Uzun yıllar önceydi.

Günaydın gazetesinde gece mesaisinde iken Adana'dan gelen telefonda "Baban ağır hasta... Hemen gel" deniyordu.

O saatte ne uçak ne otobüs bulunurdu. Taksi tutup gidecek parası da yoktu. Mecburen Ankara'daki matbaada basılan Günaydın gazetesini sabaha karşı Adana'ya yetiştirecek Rüzgâr Selami'nin kullandığı kamyona bindi.

Rüzgâr Selami'nin ilk sözü, "Konuşmak, ıslık çalmak, şarkı söylemek yasak" oldu.

"Neden" diye sorduğunda, "Çünkü onlar korktuğunu gösterir" yanıtını aldı.

Çılgın bir hızla gidiyorlardı.

İnanması zor ama tam 4 saat 12 dakika sonra Adana'ya vardılar.

Kamyondan bir türlü inemedi. Ayakları adeta tutmuyordu. Konuşmak istedi konuşamadı. Neden sonra aşağıya inmeyi başardığında sırılsıklam olduğunu fark etti. İtfaiye hortumuyla dakikalarca ıslatılmış gibiydi.

"Yahu kardeş" dedi, "Sana rüzgâr lakabı vererek haksızlık yapmışlar. Sen Rüzgâr Selami değil kasırga Selami'sin."

 

+

Tedavi olmak için yattığı hastanede son nefesini vermeyip taburcu olabilseydi; doktorlar, hemşireler, teknisyenler ve genel olarak sağlık sistemi hakkında kim bilir hangi şamatalı anıları anlatacaktı.

Tek teselli galiba şu:

Gittiği âlemde Günaydın ve Ulus'ta yıllarca birlikte çalıştığı Kazım Pamuk, Bülent Cihangir, Berat Yurdakul, Sami Özçoban, İlkay Somel, Mustafa Yumuştutan, Mehmet Taygan, Yavuz Gökmen, Şeniz Yurtman, Bekir Coşkun, Özden Alpdağ, Özer Esmer, Murat Demiray, Sabri Canbeyli, Sadettin Sürmen, Bekir Daşçı, Celal Kökdemir, Ertan Karasu, Halil Soyuer ve Turgay Esmer de var.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları