Cimbom Old Trafford'da tarih yazdı

Şampiyonlar Ligi Grup aşaması kuraları çekildiği gün, tarihin tozlu arşiv raflarından indirdiğim dosyanın üzerinde 20 Ekim 1993 tarihi yazıyordu.

Bugüne kadar Avrupa arenasında 6 kez karşı karşıya gelen bu iki takımdan Galatasaray 1 kez, Manchester United 2 kez kazanmışlardı. 3 maç da berabere bitmişti. Bu beraberliklerden en unutulmayanı, Manchester'ın sahasında, "Düşler Tiyatrosu" (Theatre of Dreams) adı verilen bu efsane statta yaşanmıştı.

Bu satırların yazarının bizzat tanık olduğu o unutulmaz gecede, sahada kimler kimler yoktu ki...

Önce ev sahibinin, tüm zamanların en büyük hocası Sir Alex komutasındaki unutulmaz kadrosunu hatırlayalım...

Schmeichel, Sharpe, Bruce, Pallister, Martin, Giggs, Keane, Ince, Robson, Hughes ve Cantona (The King)

Karşılarında Reiner Hoffman yönetimindeki şu Galatasaray 11'i çıkmıştı sahaya...

Hayrettin, Bülent Korkmaz, Falco Götz, Stumpf, Hamza, Tugay, Suat, Kubilay, Yusuf, Hakan Şükür ve Arif Erdem.

Nasıl kadrolar ama?

Önce 2 - 0 öne geçen Kırmızı Şeytanlar, ardından önce Arif'in 1, ardından Kubilay'ın 2 golü ile 3-2 öne geçmiş taraftarını zevkten çılgına çevirmişti. Tribündeydik. Gözlerimizle tanığız o muhteşem geceye..

İngiliz ekibine gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan biri olan Eric Cantona'nın 80'nci dakikada durumu 3,3 yapan kritik beraberlik golü olmasa, o yıllarda İngiltere'yi ve Avrupa'yı kasıp kavuran United efsanesi, kıpkırmızı bir suratla terkedecekti sahayı.

Kentin pub'larında, o gece aralarında çok sayıda yakın dostum olan ve bir kısmı İstanbul'dan gelmiş bir kısmı Manchester'da yaşayan Galatasaraylı taraftarların coşkulu kutlamaları dün gibi aklımdadır.

Ve o köprülerin altından, 30 yılda çok sular aktı. Geldik bugüne...

Hem Süper Lig'de, hem Avrupa'da başarılı sonuçlar alan geçen yılın Türkiye Şampiyonu, en son yenilgisini ligde Nisan alında Beşiktaş'a karşı almış Galatasaray, belki de 30 yıl öncesinin o 3-3'lük beraberliğini hafızalarına kazıyarak motive olmuş biçimde gelmişti buraya.

Maça United çok hızlı ve tempolu başladı.

Sir Alex'ten sonra tabii ki artık "o United" değil uzun yıllardır. Ama yine de "Futbolun İngilizcesini" iyi oynayan Kırmızılar, beyaz formalı İstanbul ekibine ilk 15 dakikada epey bir ter döktürdü. "Futbolun İngilizcesi"nden kastım uzun toplar. Zaten, yaklaşık 20 sene yerinde bizzat (üstelik en çok da Old Trafford'da ve Londra'da, bir de tabii ki Liverpool'da Anfield'da çıplak gözle) izlediğim Ada Futbolu'nu bu yüzden severim.

Topa alan, hızla aktardığı pasın aynı hızla rakip sahaya ce kaleye aktarılmasını durup izlemez, sık sık bu "uzun top aktarmaları"nı kale önünde tamamlamak için keyifli bir telaş içindedir. Yan pas geri pas pek hoş görülmez o topraklarda.

Galatarasay uzun süre bu baskıya yanıt veremedi ve 17'nci dakikada golü kalesinde gördü.

Sağ iç mevkiinden Marcus Rashford'un hızla getirdiği top, kale sahası içinde Hojlund'un kafası ile buluştuğunda, kaleci Muslera'ya yapacak bir şey kalmamıştı. Durum 1-0 oluverdi.

United arayı açmak için yine benzer senaryolarla saldırırken, Galatasaray orta sahası hızla geçiliyor ve İngiliz ekibi net pozisyonlar buluyordu. Ama bunlar isabetli şuta dönüşmeyince konuk İstanbul ekibine biraz olsun durumu dengeleme iştahı kazandırıyordu.

Nitekim 23'ncü dakikada hiç beklenmedik bir anda top, United kale sahası içinde sekince, bu sezon bu takımdan Galatasaray'a transfer olan Zaha'nın fırsatçılığı konutu ve yerden sektirdiği top United kalecisi Onana'nın üzerinden şandellenip kaleye giriverdi.

Ne United defansına ne de o düzeyde bir takımın kalecisine yakışmayacak bir amatörlükte bir gaftı izlediğimiz.

Ev sahibi seyircide soğuk duş etkisi yapan bu golün sevincini Zaha, eski taraftarını biraz da öfkelendirecek şekilde abartılı biçimde yaşıyordu.

Birinci devrenin geri kalan kısmında oyun, bu golün de etkisiyle biraz olsun dengelenmiş gibi görünse de, Kerem Aktürkoğlu'nun etkili sprintleri haricinde Galatasaray bir etkinlik gösteremedi rakip kalede.

İkinci devrenin başında Galatasaray, rakibini sağlı sollu atak organizasyonları ile bir süreliğine bunalttıysa da United yine üstünlüğü ele geçirdi.

53'te Rashford'un bomboş pozisyonda tek başına alıp götürdüğü topu kendi vurmak yerine geriden koşan arkadaşına vermeyi tercih etmesi, stattaki İngilizlere saç baş yoldurdu.

58'nci dakikada sağdan yine Fernandes'in hızla taşıdığı topa, yakın mesafede yine Hojlund sert vurup topu, kalenin üst ağlarına adeta zımbaladı.

Ama topu aldığı anda bariz ofsayt durumundaydı. Gol sayılmadı.

United'ın gol iştahı bir türlü dinmiyordu.

67'inci dakikada Galatasaray orta sahasının bir anlık uyuması ve Tete'nin kayıp yere düşerek müdahale edememesi sonucu kaçırılan topu Hojlund tek başına alıp tam 50 metre muhteşem bir sprintle taşıdı ve Abdülkerim'in çaresiz koşusuna Muslera'nın çıkışına rağmen topu Galatasaray ağlarına yolladı.

Durum 2-1

Old Trafford iyice coştu bu dakikalarda.

Ama bu coşku kısa sürdü.

Futbolun şaşmaz kuralı çalıştı yine:

"Atamayana atarlar."

İngilizler için tercümesi şöyle olmalı:

"If can't score. You concede..."

Galatasaray'ın sağdan kullandığı taç atışında topu kazanan Icardi, Kerem Aktürkoğlu'na verdiği pası, United defansı adeta "Nasıl yaptılar bu hareketi" diye şaşkınlıkla izlerken, Kerem kalecinin sağından harika bir vuruşla ikinci golü atıyordu.

Durum 2-2

Galatasaray taraftarı, "Üç, üç, üç" diye bağırıyordu bu dakikalarda.

Cim bom bom diye inliyordu Old Trafford.

Adeta 30 yıl önceki bir Ekim gecesindeki gibi...

Ve üçüncü golün çanları bu kez bir penaltı pozisyonu ile çaldı.

Kaleci Onana'nın kısa düşen pasını kurnazca kapan Mertens'i, Casemiro düşürünce hem ikinci sarıdan kırmızıyı görüverdi. Hem de İcardi'ye 3'ncü gol şansını ikram etmiş oldu.

Ama Icardi, evet o İcardi, bugüne kadar Galatasaray'ı golleriyle adeta sırtında taşıyan topu dışarı atıverdi.

Old Trafford'ta heyecan, aksiyon ve şaşkınlık dolu bir gece yaşanmaya devam ediyordu.

Aynı zamanda tarip tekerrür ediyordu.

Az önce penaltıyı kaçıran Icardi, United defansının ofsayt oyununu bozarak kaptığı topla, kaleciyle karşı karşıya kaldı ve durumu 3-2 yapıverdi.

Yine 30 yıl önceki gibi konuk İstanbul takımı 3-2 öndeydi.

O anda muhtemelen Fransa'da bu maçı evinde izleyen Cantona, "Ben gelip 3-3 yapayım bari..." diyordu.

Ama futbolun tanrıları bu gece Cimbom'un bu sahadan muzaffer çıkmasına karar vermişlerdi bile.

30 yıl önce hevesi kursağında kalan Galatasaray, bu gece rakibini 3-2 yenerek grupta 2'nci sıraya yerleşiyordu.

Maç öncesi "United kaç çeker, sonra Bayern de kaç çeker" diyenleri utandırıyor ve bu önemli deplasmanda 3 puanı cebine koyarak güle oynaya evine dönüyordu Cimbombom.

İngilizler şaşkın. Galatasaray gururla ve coşkuyla çıktı bu sınavdan.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları