Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Cezaevleri nasıl doldu?

Avrupa Konseyi'nin yayımladığı "2022 Yılı Ceza İstatistikleri Raporu"na göre, 100 bin kişiye düşen tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından 47 konsey üyesi arasında Türkiye birinciymiş.

Cezaevlerimizde 303 bin 297 bin tutuklu ve hükümlü varmış.

Türkiye'yi, 79 bin 92 tutuklu ve hükümlü ile İngiltere ve Galler, 71 bin 874 tutuklu ve hükümlü ile Polonya izliyormuş.

İyi hatırlıyorum, geçtiğimiz yıllarda da benzer birincilikler kazanmıştık.

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılanlar, sık sık çıkarılan aflarla özgürlüğüne kavuşanlar, suç işledikten sonra kaçıp yakalanamayanlar, mağdurların suç duyurusu yapmadığı durumlar ve faili meçhul olaylar da hesaba katıldığında ortaya bugünkünden çok daha vahim bir tablo çıkabilir.

...

Peki, neden böyle oldu, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından tartışmasız Avrupa liderliğini yıllardır sürdürmemizin ardında ne var?

Bana kalırsa bunun en önemli nedenlerinden biri eğitim sistemimizdir.

Okullarımızın çoğu öğrencilerin beyinlerini gereksiz bin bir çeşit bilgiyle doldururken onlara hayatlarını kazanabileceği meslekler kazandıramıyor.

Mesleksizlik ve bunun sonucu işsizlik suça çok elverişli bir ortam hazırlıyor.

Suç patlamasının bir diğer nedeni olarak son 50-60 yılda köyden kente yaşanan büyük göçü sayabiliriz. Köydeki sıkı aile bağlarından kopup kente gelen milyonlarca insan kentte ayakta kalma mücadelesi içinde etik değerleri unutuyor, yozlaşıyor.

Adalet sistemimiz de cezaevlerinin dolmasının önemli nedenlerinden biri olarak sayılabilir. Açılan davaların yıllarca sürmesi adalet arayan insanları yeni arayışlara yöneltiyor, bazen onları “Beni mağdur eden kişiye cezayı ben kendim keseyim” anlayışına yöneltiyor.

Cezaevlerimizin suçluların dışarıdaki hayata uyumlarını sağlayacak biçimde düzenlenmeyişi, onlara meslek kazandırıcı faaliyetlerin yetersizliği de suçun ve suçlunun artmasında rol oynuyor. Cezaevinden çıkanların önemli bir bölümü yeni suçlar işliyor.

Bireysel silahlanmanın had safhaya ulaşması, neredeyse her yetişkinin evinde, belinde ya da arabasının torpido gözünde silah bulundurması da suç olaylarını artırıyor.

Medyanın etkisine gelince... Medya işlenen suçları ayrıntılı biçimde anlatırken suçun nedenleri üzerine neredeyse hiç eğilmiyor.

Ve televizyon dizileri... Bu dizilerde fiziksel ve psikolojik şiddet kol geziyor. Silahların çekilmediği, insanların vurulmadığı, mafyanın mesai yapmadığı diziler azınlıkta kalıyor. Söz konusu diziler suçu sıradan olaylar haline getiriyor, olağanlaştırıyor.

Padişah kurbanı bizzat keserdi

Tarihçi-Yazar Reşat Ekrem Koçu bir yazısında, Osmanlı’da kurban bayramlarında padişahların bir ya da birkaç kurbanı bizzat kestiğini anlatıyor.

Özetleyerek nakledeyim:

Padişah namazdan dönünce Enderun’da Hırka-i Saadet Dairesi önündeki şadırvanın yanında “Kurban Kapısı” denilen yere konulmuş bir iskemleye otururdu.

Bunun hemen ardından Silahdar Ağa padişahın keseceği koçları getirirdi. Yapılan duanın ardından tülbentlerle hayvanların gözleri bağlanırdı.

Bu sırada Bıçakçı Başı bir gümüş tepsi içinde bıçakları getirir, Baş Lala bunlardan birini seçerek padişaha verirdi.

Padişahlar için 18 kurban kesilirdi. Bizzat kestiklerinin dışındakiler için padişah Kızlarağası’na vekâlet verirdi.

Daha sonra kesilen kurban etleri saray ekibi tarafından dağıtılırdı.

.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları