Çekme bir Letonya

A Milli takımımız Dünya Kupası elemelerinde gruptaki en zor iki maçını üst üste oynadı.

Önce Hollanda'yı daha sonra da Norveç'i deviren millilerimiz tüm Türkiye'yi sevince boğdu.

Hollanda maçında topu rakibe verip oynasak da defansta soğukkanlılığıyla tüm takımı rahatlatan Çağlar ile birlikte ileriye çok etkili bir şekilde çıktık.

Bunların akabinde de gollerimiz geldi ve güzel bir galibiyet aldık.

Norveç maçında ise daha çok topla oynayan taraf bizdik.

Ozan Tufan attığı golle adeta yıldızlaştı.

Hele yayın oradan attığı gol son zamanlarda izlediğimiz en güzel gollerden biri olabilir.

Jurgen Klopp'un da takip ettiğini bildiğimiz Ozan Tufan, bu performansını sürdürdüğü müddetçe adaşı Ozan Kabak'ın takım arkadaşı olabilir.

Ozan da çok oynamak istediği Premier Lig'e çok da vakit kaybetmeden gitmeli.

Grubun en güçlü iki takımını da yenerek başladığımız bu yolculuk mükemmel bir şekilde giderken Letonya'yı da yenerek 3'te 3 yapmanın düşünü kuruyorduk.

İki kere iki farklı öne geçmemize rağmen Letonya her defasında geri dönmeyi başardı.

Şenol Güneş'in yaptığı değişiklikler takımı oldukça düşürdü.

Caner'in defansif anlamda yaptığı hatalar ve oyuna sonradan dahil olan Taylan Antalyalı'nın manasız faulüyle sahadan 1 puanla ayrıldık.

Yine de 3 maçta 7 puan kötü değil ama senaryonun başına baktığımızda çok yazık oldu diye de düşünüyor insan.

Bana kalırsa 3-1 öne geçtiğimiz andan itibaren Caner'i oyundan alıp Alpaslan Öztürk'ü stopere çekip Çağlar'ı da Caner'in yerine çekmek gerekirdi.

Bu şekilde yapılacak hızlı bir hamleyle maçı kazanmamız işten bile değildi.

Kaleci Uğurcan yediği goller nedeniyle sosyal medyada adeta linç edildi.

Bu linç girişimine saygı duymuyorum.

Yediği gollerin hepsi 6 pasın içindendi ve hiç de hatası yoktu.

Ekstra performans göstermedi diye eleştirebilirsiniz ama yediği gollerde hatası yoktu.

Bir de bu Letonya lanetinden bahsetmek lazım.

Euro 2004'e katılabilmemiz Play Off oynamamız gerekiyordu ve en zayıf rakip Letonya olarak görünüyordu.

Fanatik gazetesi de "Çek bir Letonya" manşetiyle çıktı bayilere.

Gerçekten de o kuradan Letonya çıkarak rakibimiz oldu.

2003'te deplasmanda oynadığımız maçı Letonya 1-0 kazandı.

İnönü Stadı'nda oynanan rövanş karşılaşmasında son 10 dakika 2-0 önde girdiğimiz maçtan 2-2'lik eşitlikle ayrılıp turnuva biletini Letonya'ya kaptırdık.

O günden sonra ne millet olarak, ne gazeteciler olarak maçın sahada oynandığını, hiçbir kulübü veya takımı küçümsememek gerektiğini öğrenemedik.

Yine ve yeniden aynı senaryoyu birebir yaşadık.

Futbolcularımızın konsantrasyon eksikliği her hallerinden belli oluyordu.

Düşünün Letonya'yla oynadığımız 7 maçın sadece birini kazanabildik.

Kazandığımız maç da 1924 yılında Letonya ile oynadığımız ilk ve özel maç.

Bu maçı Türkiye 3-1 kazanmıştır.

Gollerin üçünü de Fenerbahçe tarihinin en büyük golcüsü Zeki Rıza Sporel kaydetmiştir.

Gerçi "Türkiye'ye futbol 1959'da geldi" ama olsun biz yine de Baba Hakkı'ları, Gündüz Kılıç'ları, Fikret Kırcan'ları, Metin Oktay'ları, Lefter Küçükandonyadis'leri anmaya devam edelim.

Güzel oluyor böyle.

He bu arada lütfen çekmeyelim artık Letonya.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları