Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Levent Özeren

Levent Özeren

Yazar

Bu yazıyı okuyanlar "Nasıl memur, devletini şikayet ediyor" diyebilir

Pandemi nedeniyle, çalışan kesimlerin gerek ekonomik gerekse sosyal anlamda yaşadıkları zorluklar, bir şekilde medya ve siyasiler aracılığı ile dile getiriliyor.

Tutuklu ve hükümlülerin, özellikle iletişim, haberleşme konusunda yaşadıkları sıkıntıya daha önce bir yazımda değinmiştim.

Bir de 53 gün "misafir olarak kaldığım" cezaevinde, çalışan personelin çalışma koşul ve şartlarına, zorluklarına şahit olmuştum.

Cezaevi koşulları, toplumda en az bilinen, orada bulunan hükümlü ve tutuklular ile çalışan personelin seslerini duyurabilmesinin imkânsızlıklarını yaşayarak gördüm.

Dün bir cezaevi çalışanının göndermiş olduğu mektubu, sizlerle aynen paylaşmak istiyorum;

"Bizler cezaevi çalışanları (İnfaz koruma memuru, şoför, sağlık memuru, katip, sivil memur ve sayamadığım diğer arkadaşlarım) olarak, bizlere emanet edilen hükümlü ve tutukluların ihtiyaçlarını karşılamak ve güvenliklerini sağlamak  için, kanunlar çerçevesinde görevimizi yapmaya çalışıyoruz.

Cezaevleri topluma kapalı alanlar olduğu için farklı gözle bakılıyor.

Olumsuz bir algı var toplumda.

İnanın toplumun en fedakar insanlarından oluşan, büyük bir ailedir cezaevi çalışanları.

Pandemi döneminde cezaevlerine virüs girmesin diye, açık cezaevindeki mahkumlar izinli olarak evlerine gönderildi.

Kapalı cezaevi çalışanları, 7 aydır zorunlu karantinadayız.

15 gün evde, 15 gün cezaevinde kalıyoruz. Bazı cezaevleri 7 gün cezaevi, 14 gün ev şeklinde. 

Cezaevinde kaldığımız 15 günlük süre boyunca, dışarı çıkmamız eve gitmemiz yasak.

Elbette bizler devletini seven, ona destek olan, zor zamanında yanında olan çalışanlarız. 

Bu süreçte 15 gün evimizden ailemizden ayrı kalıyoruz

Fazla çalışma izni veya fazla çalışma ücreti yok.

Bizler polis değiliz, asker değiliz, 657'ye tabi düz memuruz.

Şu anda ilan edilmiş olan olağanüstü hal yok.

Bizler düz memur olmamıza rağmen, sendika hakkımız yok, yasak.

Sesimizi kimseye duyuramıyoruz.

Medya sadece cezaevlerinde olan olayları abartarak yansıtıyor.

Bizler de insanız, toplumun bize karşı olan olumsuz bakış acısını kırmak için, bize destek olan bir tane medya yok. 

Bu süreçte hem bizim, hem ailemizin psikolojileri bozuldu.

Artık psikiyatri ilaçları kullanıyorum.

Bu işin çözümü, memurları cezaevlerine yurtlara kapatmak olmamalı.

Bizler de diğer memurlar gibi, işimize nöbetimize evimizden gelip gitmek istiyoruz.

Ekmeği için, çocuklarının rızkı için fedakarlık yapan, yüz bine yakın cezaevi çalışanı bu zorunlu karantinanın bitmesini istiyor.

Ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz.

Bütün kamu kurumları normalleşme sürecine girmişken, cezaevlerinde niye bu süreç bitmedi?

Kriz yönetimi zor bir iş olabilir, ama alternatif mutlaka vardır. 

Bu yazıyı okuyan bazı insanlar, 'nasıl memur ki devletini şikayet ediyor' diye düşünebilirler.

Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ve sayın bakanımızın, bizim hangi şartlarda çalıştığımızdan bilgisi olmadığını veya bilgilendirilmediğini düşündüğüm için bu yazıyı yazdım.

Bu yazı bir şikayet değil, çaresizliğin dışavurumudur.

Sn. Levent Özeren Bey'e bu yazıyı paylaştığı için çok teşekkür ederim."

Cezaevi personelinin olumsuz psikolojik durumunun, tutuklu ve hükümlülere de yansıyabildiğini yaşayarak gören biri olarak;

Yüz bine yakın cezaevi çalışanı, yine yüzbinlerce tutuklu ve hükümlü "insanlar" adına bu yazıyı ve mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları