Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Böyle olur bizde, sağlık hizmeti dediğin…

Tansiyonu aniden yükselen yaşlı kadın, aile hekiminin, "Hemen bir kardiyologa muayene olun" uyarısına uyarak Ankara Şehir Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden 18 Şubat tarihinde saat 14.30'a randevu aldı.

Sonrasını kendisinden dinleyelim:

Denilen gün ve saatte hastanedeydim.

Doktor, fiziksel muayene yapmadı, tansiyonumu bile ölçmedi. Beni EKG çektireceğim servise yönlendirdi.

Uzun koridorları aşıp merdivenler inerek nefes nefese denilen servise ulaştım.

Yaptığı işi hiç sevmediği anlaşılan, asık suratlı bir hemşirenin azarları arasında EKG'mi çektirdim.

"Sen muayene olduğun yere git. Ben bilgisayar ortamında gönderirim sonucu" dedi hemşire.

Az önce indiğim merdivenleri bu kez çıktım, o uzun koridorları yürüdüm ve dilim bir karış dışarıda doktora ulaştım.

Doktor, bilgisayarının ekranına bir süre baktıktan sonra görüntülerin net olmadığını, aynı yere tekrar gidip bir çekim daha yaptırmamı istedi.

İkinci kez gittim asık suratlı hemşirenin yanına. Aynı azarları işiterek bir kez daha çektirdim EKG'mi.

Yeniden yanına döndüğüm doktor, "İkinci çekimin sonucu bana ulaşmadı. Görüntüyü kağıda döküp versinler" dedi.

 Hadiii, yine aynı maraton…

Hemşireye, doktorun, EKG görüntüsünün kağıda dökülüp verilmesini istediğini söyleyince kızdı, "Kağıt kalmadığını" belirtti öfkeyle.

Tekrar yollara düştüm tabii…

Doktora, kağıt kalmadığı için döküm yapılamadığını belirttim. "O zaman" dedi, "Cep telefonunun fotoğraf makinesiyle hemşirenin bilgisayarındaki görüntüyü çek bana getir."

"Cep telefonum akıllı değil maalesef, eski model, fotoğraf makinesi yok" yanıtım üzerine de çok şaşırdı ve evde tansiyonumu bir hafta boyunca her gün ölçüp yazmamı, sonra randevu alarak gelmemi istedi.

"Evde tansiyon aleti de yok" diyemedim artık.

Hastaneden çıkarken şöyle söyleniyordum kendi kendime:

Böyle olur bizde, sağlık hizmeti dediğin…

Binaları dikmişler ama içine doğru düzgün hizmet verecek insanları koyamamışlar…

Doktoru da, hemşiresi de "Emekli oluncaya kadar böyle idare edip giderim. Zaten korona salgını nedeniyle dokunulmazlığa da kavuştuk" konforu içinde çalışıyorlar, daha doğrusu çalışmıyorlar.

Ortada ne yönetici ne denetleyici var. Akıl almaz bir başıboşluk yaşanıyor sözde dünya çapındaki dev sağlık merkezinde.

En iyisi biraz borç para bulup özel bir poliklinik ya da hastaneye gitmek galiba.

 

ÖNCE "YEŞİL PASO" VERİLSİN, SONRA YASAKLAR KALKSIN!

 

Mart ayının başından itibaren başta restoran ve kafeler olmak üzere bugün kapalı olan pek çok işyerinin açılması gündemde.

Geçen yıl Haziran'da olduğu gibi yine yanlış yapılıyor, yine çok acele ediliyor…

Oysa bu konuda İsrail'in "yeşil paso" uygulamasından ilham alınabilirdi.

İsrail Hükümeti, 2. Koronavirüs aşısını yaptıranların bir hafta sonra alacakları "yeşil paso" ile restoran, kafe, spor salonu, sinema ve tiyatrolar başta olmak üzere toplu olarak bulunulan pek çok yere rahatça girmelerine imkan verecek bir karara imza atmış.

İsrail Sağlık Bakanı, "İkinci aşının uygulanmasından bir hafta sonra bağışıklığın sağlandığı biliniyor. O halde bu insanların normal hayatlarına dönmesine bir engel olmaması gerekir" diye açıklamış kararlarının gerekçesini.

Benim aklıma yattı.

Dilerim ve umarım ki bizim Hükümetimiz de acele etmez, benzer nitelikte bir karara imza atar.

Tabii, böyle bir karar, aşı karşıtlarını da yola getirebilir ve zaman içinde tüm toplumun aşılanmasını sağlayabilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları