Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Boş bir beklenti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında 14 Haziran'da yapılacak görüşmenin ikili ilişkileri olumlu etkileyeceğini, aradaki bulutları dağıtacağını bekleyenler var.

Bana kalırsa hayal dozu yüksek bir beklenti bu.

 

*

 

ABD, terör örgütü PKK-PYD'ye silah yardımı yapmayı keser mi?

Hayır!

Terör örgütüne Ortadoğu'da uydu bir devlet kurdurma çabasından geri adım atar mı?

Hayır!

Yunanistan'ı, Türkiye'ye tehdit oluşturacak şekilde askeri üslerle donatmaktan vazgeçer mi?

Hayır!

"Bir daha darbe yaptırmaya kalkmayacağım. Sizin toprak bütünlüğünüze de, halkınızın tercihlerine de saygılıyım" der mi?

Hayır!

15 Temmuz darbe girişiminin elebaşısı ile diğer önde gelen isimlerine kol-kanat germe politikasını değiştirir mi?

Hayır!

Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için Doğu Akdeniz'de yeni oyunlar oynamayı, tezgahlar kurmayı bırakır mı?

Hayır!

Parasını aldığı halde vermediği savunma araç-gereçlerini verme kararı alır mı?

Hayır!

"Aklıma estikçe ticari ambargo uygulamayacağım" diye söz verir mi?

Hayır!

"Türkleri Ermenilere soykırım uygulamakla suçlamamız yanlıştı" itirafında bulunup özür diler mi?

Hayır!

"Gerçek bir dost ve müttefik gibi davranacağım" deyip bunun arayışına girer mi?

Hayır!

 

*

Sonuç olarak; Erdoğan-Biden görüşmesi hiçbir olumlu sonuç doğurmaz, birbirine küs iki kişinin kalabalık bir ortamda yüz yüze geldiklerinde nezaketen selamlaşması ve hal hatır sormasından öte bir anlam taşımaz.

 

*

 

Geç Kalındı

 

Binlerce müzik emekçisi salgın nedeniyle yaklaşık 1.5 yıldır geçim sıkıntısı çekiyor.

Ama nedense onlara mütevazı boyutlarda da olsa bütçeden bazı ödemelerde bulunma kararı yeni alındı.

Yani çok geç kalındı.

Tabii, geç kalan sadece devlet değildi.

Hali vakti yerinde olan ünlü sanatçılar da zor durumdaki meslektaşlarına çok önceden el uzatabilirdi.

Haluk Levent yardım kampanyasını geçen yıl Nisan'da açabilirdi örneğin.

Ve Nil Karaibrahimgil gitarını üç gün önce değil geçen yıl açık artırmada satabilirdi.

*

Bu arada, müzik emekçilerinin protesto eylemleri sırasında bir görüntüye takıldım.

Kimi sazını yere vurarak parçalıyor, kimi gitarının, udunun, kemanının tellerini makasla kıtır kıtır kesiyordu.

Hem şaşırdım hem üzüldüm.

İnsan yıllarca birlikte mücadele ettiği dostuna, can yoldaşına bunu yapar mı?

Sazın, gitarın, udun, kemanın suçu ne?

Müzik insanlarının protestolarını da müzikle göstermeleri gerekirdi.

 Bir şarkı ya da bir marş besteleyemediler mi?

 

*

 

Deniz Salyası, Müsilajı Yendi

 

Çevre kirliliği yüzünden Marmara Denizi'ni baştan sona kaplayan tuhaf maddeye ilk hangi bilim insanımız "deniz salyası" adını taktıysa aklına sağlık.

Böylece dilimiz, "müsilaj" gibi yeni bir yabancı sözcükten kurtulmuş oldu.

Bu olay "dil gümrüğü"nün ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdi bize.

Bilim insanlarımız biraz geç kalsaydı, denizi kaplayan o maddenin adı dilimize "müsilaj" olarak yerleşirdi.

İşte son örneğini "scooter"da gördük. Henüz kullanılmaya başlanmadan Türkçesi bulunabilseydi yani "dil gümrüğü"nde deyim yerindeyse işlemden geçirilseydi dilimize bu şekilde girmeyecekti.

Dilerim ki, hiç olmazsa bundan sonra yabancı her sözcüğün Türkçe karşılığı bulunur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları