"Bırak beni haykırayım!"

Kendimizi bildik bileli Sevr'i çağrıştıran haritalarla karşımıza az çıkılmadı. Az sabrımızı ölçmediler.

Kimseye bir borcumuz olmadığı gibi, Misak-ı Milli ile alacağımız ve hakkımız olan çok şey var!

Sevr, Batı'nın eskimeyen defteri, ısıtmaktan ve önümüze sürmekten bıkmadığı temcit pilavı.

Bizi daracık bir coğrafyaya harita üzerinde sıkıştırmış göstermekten kendilerini alamıyorlar.

Diyorlar ki, şimdilik kaydıyla böyle, amma yarın olacağınız bu!

Harita çizme konusunda, elimiz armut toplamıyor ya! Bizimde elimizde Misak-ı Milli var.

Hemen, bir asır öncesine dönelim, Milli Mücadelemizin en önemli kilometre taşlarından biri olan Erzurum Kongresinde (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) alınan kararların en önemlisi, "Misak-ı Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, asla parçalanamaz" maddesi değil mi?

Misak-ı Milli, yani milli ant, yani milli yemin! Mustafa Kemal Atatürk, çizmiş o sınırları, bize düşen vakit saat tamam olduğunda, Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak!

İnancımız odur ki, dünyanın neresinde Türk varsa, orası Türk Milleti için Misak-ı Millidir.

Doğu Türkistan Misak-ı Millidir. Kerkük ve Türkmeneli Misak-ı Millidir. Batı Trakya Misak-ı Millidir. Kıbrıs Misak-ı Millidir.

Bir haykırsam karşı ki dağlar yıkılır diyor ya bir türkümüz. Bir haykırsak sınırlar değişir, sınırlar!

Anadolu'da Mustafa Kemal Atatürk haykırdı. Batı Trakya'da Sadık Ahmet, Kıbrıs'ta Rauf Denktaş, Doğu Türkistan'da Osman Batur ve Kerkük'te Mustafa Kemal Yayçılı…

Yer yerinden oynadı! Hâlâ yankılanıyor sesleri bütün dünyada ve bütün coğrafyalarda…

 

*****

Alın kalemi elinize, açın dünya atlasını önünüze…Öyle olmaz Avrupa, öyle olmaz Amerika, öyle olmaz Çin! Her kim ne düşünüyorsa varsın düşünsün deyin gitsin!

Başta Selanik olmak üzere, Gümülcine, İskeçe, Dedeağaç bir uçtan bir uca Batı Trakya Misak-ı Milli…Aldık mı sınırlarımızın içine…

Ege Denizindeki Adaların özellikle burnumuzun dibine giren Meis gibi, Pos gibi, Sisam gibi, İstanköy gibi, Midilli gibi adalarda Misak-ı Milli.

Kıbrıs ve Girit'i Misak-ı Millinin dışında mı sanırsınız? Alın onları da Misak-ı Milli dairesinin içine…

 

*****

Elviye-i Selâse Osmanlı döneminde: Kars, Ardahan ve Batum sancaklarından oluşan bölgeye verilen isimdi. Genel oylamayla anavatana katılmış olan bu üç şehir yani Kars, Ardahan ve Batum Misak-ı Milliye dahil olmuş, Batum hariç Kars ve Ardahan bizde kalmıştı. Bir Türk şehri olan Batum'da Misak-ı Milli içerisinde!

Geçin güneye…Musul, Kerkük senindi, benimdi diyenlere kulak asmadan, güneyde geniş bir açı çizerek, Erbil, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Telafer, Tsurmatu hattını da dahil edin Türkiye'ye…

Sonra geçin Suriye'ye…

Orada ne var? Caber Kalesi…Caber, Misak-ı Millinin göz bebeği!

Sonra Halep var, Misak-ı Millinin tam içinde…Alın o bölgeleri de sınırların içine…

 

*****

Çizdiğimiz harita nasıl? İnanın hayal değil… Zaten ecdadımız gönlünü oralarda bırakıp da gelmedi mi?

Mehmet Emin Yurdakul, "Bırak beni haykırayım" şiirinde şöyle sesleniyordu;

"Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et; / Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet, /

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;"

"Ağıt" şiirinde Arif Nihat Asya'nın haykırışını unuttuk mu?

Ne diyordu Arif Nihat?

"Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok / Ben nasıl varım? / Ağla ey Tanrı dağlarından / İndirilmiş Tanrım"

"Şu yakın suların / Kolu neden bükülmez / Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin / Benden doğar, bana dökülmez?"

Sizce de zaman, şairlerin haykırmasına kulak verme zamanı değil mi?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları