Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Bir nevi butik krallık

Üst üste defalarca seçim kaybetmesine karşın bir genel başkan neden köşesine çekilip anılarını yazmaz ve torunlarıyla oynamaz da koltuğuna sıkı sıkıya sarılır?

Bu sorunun yanıtını vermek için siyaset bilimci, sosyolog, psikolog filan olmaya gerek yok.

Yanıt çok basit aslında.

Genel başkanlık siyasi iktidar makamlarıyla karşılaştırılamasa da büyük bir gücü ifade eder. Adeta butik bir krallıktır.

Görkemli bir genel merkez binanız vardır. Yardımcılar, danışmanlar, asistanlar çevrenizde pervanedir.

Partinin milletvekilleri "Sayın başkanım" diyerek önünüzde ceketlerini ilikler, emrinize amade olduklarını söylerler.

Belediye başkanlarınız sizin için tüm imkânlarını seferber eder, bir dediğinizi iki etmemeye çalışırlar.

İl ve ilçe yöneticileriniz gözünüze girebilmek için birbirleriyle yarışırlar.

Yaptığınız açıklamaların televizyonlarda ve gazetelerde yayımlanması, katıldığınız toplantılarda partililerin alkış ve tezahüratları, makam araçları, kiralık uçaklar, korumalar, Hazine'den alınan yardımlar butik krallığın diğer avantajlarıdır...

Bu girizgâhın ardından diyeceğim şu:

Seçimi ardı ardına kaybeden genel başkanların kendi istekleriyle köşelerine çekilmeleri bizim siyasi geleneklerimize pek uygun bir davranış biçimi değil.

Anayasa'ya ve Siyasi Partiler Yasası'na bunu zorunlu hale getirecek bir maddenin konulması demokrasimizin hayrına olur.

TÜM YANLIŞLARINA RAĞMEN...

Seçmen bazı liderleri çok sever, yanlışlarını hoş görür, desteğini esirgemez.

Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal bu liderlere örnektir.

Menderes ardı ardına üç genel seçim kazanmıştı. Demirel kendi deyimiyle altı defa gitti ama yedi defa döndü. Bülent Ecevit sosyal demokratların tarihte aldığı en yüksek oyu almayı başardı. Turgut Özal darbe yönetimi zamanında darbecilerin desteklediği partiyi yenmesini bildi.

Seçmen Recep Tayyip Erdoğan'ı da yukarıda adını saydığım liderler gibi benimsedi, katıldığı her seçimde oyunu ondan esirgemedi. Son olarak başta ekonomi, hukuk ve dış politika alanlarında yaptığı büyük yanlışlara rağmen onu gene de kazandırdı.

Kılıçdaroğlu ise özünde son derece iyi bir insan olduğu halde seçmen çoğunluğuna pek sempatik gelmedi. Terör örgütüyle yakın ilişki içinde olduğu iddiasıyla hakkında açılan kapatma davası süren HDP ile kurduğu diyalog ona kazandırdığı oydan fazlasını kaybettirdi. Bir güler yüzlü bir öfkeli portre çizmesi ve yaptığı vaatlerde ölçüsüz davranması da buna eklenince ortaya ciddi bir güven sorunu çıktı.

...

Peki, şimdi ne olur, CHP'yi ve Kılıçdaroğlu'nu bekleyen nedir?

CHP'de bir liderlik tartışması şimdiden başladı bile.

Kılıçdaroğlu'nun seçim sonuçlarının belli olmasından sonra yaptığı açıklama koltuğundan kalkmayacağını, dokuz ay sonra yapılacak yerel seçimde büyük şehirlerde elde edilecek muhtemel bir başarıyı zafer gibi gösterip yoluna devam etmek istediğini ortaya koyuyor.

Bence yanlış yapıyor.

Kurultayı toplayıp vakarla kenara çekilmesi, yerini yeni bir isme bırakması kendisi için de, partisi açısından da doğru olandır.

MİLLET İTTİFAKI NE OLACAK?

Millet İttifakı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun girişimiyle kurulmuştu.

Hedef cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde muhalefetteki partilerden bazılarının iktidara karşı ortak hareket etmesiydi.

Şimdi bu iki seçim yapıldığına göre masanın görevi fiilen bitti demektir.

Yerel seçimde iş birliği yapılacaksa bunu yeniden oturup değerlendirmek gerekir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları