Beşiktaş, Hatayspor'u 2-1'lik skorla yendi: Daha önce neredeydiniz? Zafer Arapkirli yazdı...

Beşiktaş taraftarına bu şarkıyı söyletti:

DAHA ÖNCE NEREDEYDİNİZ?

Pazar günü, içi buruk, yürekleri yanık bir millet olarak tribünde ve TV’lerin başında “havası bin beşyüz ama içi boş” bir derbi izlemiştik. Futbolun, tam 2 dakikada bir yapılan (toplam 45 adet) faullerle katledildiği ve sadece 1 isabetli şutla sonuçlanan sözde “dev maçın” memleketin bu ortamında neden oynandığını sorgulamıştık dünkü yazımızda.

Bugün ise, en azından bir garip merak ve heyecanla koyulduk izlemeye.

Çünkü sahada çok sayıda yenilik vardı.

En başta, Beşiktaş’ın 100’ncü yıl anısına yaptırdığı harika ATATÜRK portreli siyah forma.

Boyun kısmındaki beyaz kordonla, ünlü nostalji formasını andıran bu güzellik, Beşiktaş taraftarına “E haydi inşallah. Belki uğur getirir…” dedirtti.

Sakatlık ve bin bür türlü musibetten başını bir türlü kurtulamayan ve son maçının ardından efsane evladı Rıza Çalımbay’ı bile gözünü kırpmadan yollayan Beşiktaş, bir yandan teknik direktör ararken bir yandan da Hatayspor deplasmanı için kadro yapmaya çalışmıştı, geçen Perşembe gününden beri.

Bir de baktık sahaya, neler neler görelim.

Perşembe günü sahada neredeyse 1 saat boyunca ıslıklanan - yuhalanan Daniel Amartey orta sahanın göbeğinde. Stoperde Omar Colley’in yanında (bir burası kalmıştı zaten, bir de kalecilik) Bahtiyar Zaynudinov.

Sol ve sağ bekte Onur Bulut ve Arthur Masuaku.

Orta sahada bugüne kadar hep oynatılmıyor diye eleştirdiğimiz Alex Chamberlain’in ameliyat olduğu haberini dün almıştık. Bugün bambaşka bir görüntü var. Hemen her mevkide sürpriz isimler.

Santrforda, genç yetenek Semih Kılıçsoy.

Rashica ve Muleka kanatlarda. Bugün iyi çalışıyorlar.

Takımın başında takımın eski emektarlarından Serdar Topraktepe.

Boğaziçi Üniversitesi’ne benzemiş takım.

Ne alaka diyeceksiniz?

Kayyum rektörün bütün fakülteleri ve akademisyenleri harmanlayıp, onu oraya bunu buraya dağıtarak oluyturduğu bir ucube okul tablosundan söz ediyorum.

Hani şu yıllar öncesinin 1980’lerin meşhur GırGır karikatürü gibi.

“Hocam, elektrik fakültesini nereye bağlayalım?” diye soran danışmana YÖK Başkanı’nın “Onu da fişe takın gitsin…” dediği ünlü karikatür.

İlginç başladı maç.

1 ve 2’nci dakikalarda 2 gol kaçırdı Jackson Muleka.

15 dakikada 3 isabetli şutu var Beşiktaş’ın. 3’ü de Muleka’dan.

O, son zamanlarda neredeyse her maçta İnönü’de kendi taraftarı tarafından ıslıklanan ve sahadan çıkarken protesto edilen Muleka’dan söz ediyorum.

Dur bakalım nelere gebe bugün.

Her iki takım da 4 haftadır tökezliyor olmanın sıkıntısı içinde.

Mutlaka kazanmaları lazım.

Ama tabii, galibiyet kontenjanı 1 tane.

33’ncü dakikada Beşiktaş akıllı bir pas organizasyonu ile kale önünde inanılmaz bir karambol yarattı. Vurdu vurdu girmedi, Beşiktaşlı oyuncular.

Sonunda dışarı doğru çıkan topu Salih Uçan çok akıllıca topun dibine girerek uzak köşeye şandelledi.

Sayılsa, akıllarda yer edecek bir gol olacaktı.

Ama VAR incelemesi sonucu ofsayt olarak tescillendi. Onca heyecan boşa gitmiş oldu.

En azından maçın heşecan yüzdesi biraz daha artmış oldu.

Derken, kronometre dakika 38’i gösterdiğinde, bu kez soldan beklenmedik biçimde kale sahası içine uzun bir pas yolladı. Sanki çalışılmış izlenimi veren pozisyonda topla ustaca buluşan 2005 doğumlu Semih Kılıçsoy sadece usulca tek bir dokunuş yapmak kalmıştı.

Durum 1-0

Beşiktaş’ın 19 yaş altı takımında geçen yıl en çok gol atan ve dikkatleri üzerine çeken Semih, kendisine güvenenleri utandırmıyor, haftalardır gözle görülür biçimde sergileriği çalışkanlığının ödülünü alıyordu.

Bu çocuk eğer üzerinde çalışılır ve kendine bakarsa, kendisinden daha çok uzun süre söz ettirir.

Bir kere çok çalışkan, üretken ve sürekli dikine ve rakibin üzerine üzerine oynamayı seviyor.

Rakip defansların nefret ettiği bir oyuncu türü.

Peki… Soru şu:

Beşiktaş şu dönem içinden geçtiği krizi yaşamasa bu çocuk fırsat bulabilir miydi?

Yani o (taraftarlarına sinir krizleri geçirtecek kadar) aylardır koşmayan, sadece yürüyen Cenk ve Aboubakar 2-3 haftada bir, birer gol atarak gelseler ve takım 2’nci sırada ya da lider olsa Semih’i kim bilir, kim görürdü?

Bu sorunun yanıtını hepimiz biliyoruz.

Futbolumuzun, kulplerimizin en büyük sorunu da bu değil mi zaten? Yapılan futbolcu simsarı sözleşmeleri ve binbir türlü başka çirkin oyun nedeniyle, hocaların elini kolunu bağlayan ve gençlerin “kafa göstermesini” engelleyen şu lanet olası sistemden söz ediyorum.

Semih’in ilk 11’de yer bulabilmesi ve kendini göstermesi için, bu koskoca kulübün, Türk futbolunun 120 yıllık ulu çınarı Beşiktaş’ın bu hallere düşmesini mi beklediniz beyler?

Yazıklar olsun.

Neyse.. Maça dönelim.

Dakika 52

Soldan Amir’in yaptığı korner atışına, her zamanki gibi kalabalığın arasında sürpriz golcü olarak ortaya çıkan Omar Colley, kafayı koyup durumu 2-0 yapıyordu.

Hani şu meşhur “Daha önceleri neredeydiniz?” şarkısını yeniden besteler ve taraftarına söyletir gibiydi Kara Kartallar.

Bunca yıkım, bunca sürünme, bunca kahır, bunca hezimet, bunca hayal kırıklığını yaşamak ve taraftara yaşatmak gerekiyor muydu?

Bugün sahada bambaşka bir Beşiktaş izliyorduk hepimiz.

Koşan, istekli, isabetli ama işe yarayan paslar yapan bir takım.

Daha önceki maçlarda da pas ve isabetli pas rekorları kırmanın bir anlamı olmadığını, önemli olanın topu sonuca gidecek biçimde çevirmenin bir anlam taşıdığını öğrenmişler gibi.

60’ncı dakikada kısa bir penaltı tartışması yaşandı.

Ceza sahası yan çizgisinde içeri gelen top, Masuaku’nun sol kolunun üst kısmına çarparken, Hatayspor penaltı bekledi. Çok kısa süren VAR incelemesinden, “Devam et Kadir Sağlam hocam, yok bir şey” yanıtı geldi.

Bizce de VAR haklıydı.

72’de, yorulduğunu belli eden Milot Rashica’nın yerine Tayfur Bingöl girdi Beşiktaş’ta.

Dikkat çeken bir şeyi de not düşelim burada.

Beşiktaş, önceki maçlarının tam aksine, temposunu iyi ayarlayarak bu. Dakikala kadar enerjisini akıllı ve idareli kullanan bir takım görüntüsü verdi bize.

Malum şarkının ikinci kıtasını okuyoruz:

“Daha önceleri neredeydiniz?..”

Hatayspor, 75’den sonra daha etkili gelmeye başladı. Önce kritik bir noktadan kullandıkları frikik atıyından yararlanamadılar. Sonra da Beşiktaş defansını ilk kez ağır aksak yakalayıp, Armin Hodjic’in ayağından şık ve akıl dolu bir vuruşla kaleci Mert Günok’u avlamayı başardılar.

80’nci dakikada gelen bu ilk isabetli şutu ile durumu 2-1 yapan Hatayspor, iyice iştahlandı bu noktada ve daha da tempolu bir oyunla Beşiktaş’ı zorlamaya başladı.

Maç, daha bir “çekişmeli” hale geldi.

Galibiyete ve puanlara hasret Hatay takımının taraftarı “Haydi Hatay Haydi!” tezahüratına başlamıştı bu dakikalarda.

Bütün bu heyecan içinde, Beşiktaş ilk golün sahibi Semih’i oyundan alıp Cenk Tosun’u dahil etti kadroya.

Bakalım “yürüyen golcü” bugünkü değişik Beşiktaş’a ayak uydurabilecek miydi?

Ya da “Semih tam istim üstündeyken, ne gereği vardı?”

Son dakikalara doğru, bir sakatlık geçiren Salih’in yerine Demir Ege Tıknaz girerken, Beşiktaş artık 3 puanın kokusunu almış daha temkinli oynamaya başlamıştı. Risk almadan.

Sonuçta, İstanbul’un Kara Kartal’ı, ayakları titreye titreye gittiği Hatay deplasmanından 3 puanla dönüyor ve uzun bir süre sonra 3 puanla buluşmanın huzuru ile derin bir oh çekiyor ve özellikle de gençlerinin gelecei için umutlanıyordu.

Yeter mi?

Bu saatten sonra ne işe yarar?

Kulaklarımızda hep o şarkı:

Daha önceleri neredeydiniz bu kardeşim?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları