Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Atatürk'ün son sözü

Büyük kurtarıcımız, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk''ün son günleri nasıl geçti, son sözü ne oldu?

Turgut Özakman bu soruların yanıtını "Cumhuriyet" kitabında ayrıntılı olarak anlatıyor.

Özetleyerek nakledeyim:

Siroz hastalığı Atatürk''ü giderek daha fazla etkiliyordu. Deniz havasının kendisine iyi geleceğini düşündü, saraydan çıktı, Savarona Yatı''nda kalmaya başladı.

Ancak doktorları bunu sağlığı açısından hiç uygun bulmadılar.

O''nu saraya dönme konusunda ikna etme görevi Sabiha Gökçen''e verildi.

 Dizleri üstüne çöken Gökçen''le Atatürk arasında şu konuşma geçti:

"Doktorlarınız da ben de saraya dönmenizin sizin için daha uygun olacağı görüşündeyiz."

"Dönersem yaşayabileceğime mi inanıyorsunuz"

"Evet paşam."

"Peki dediğin gibi olsun Gökçen. Ama çok halsizim, yürümekte büyük sıkıntı çekiyorum. Bu şekilde görülmek istemem."

Birkaç maskeli ışık dışında sarayın ve yatın bütün ışıkları söndürüldü. Atatürk bir hasır koltuğa oturtularak büyük bir dikkatle önce motora, oradan da saraya taşındı. Asansörle yukarı çıkardılar. Asansör kapısı açılınca aniden ayağa kalktı ve bir daha çıkamayacağı odasına kadar birkaç adım yürüyüp yatağına uzandı.

Hastalığı nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılamadığı gibi Meclis''in 1 Kasım''daki yeni dönem açılışına da gidemedi. Bu etkinliklerde Atatürk''ün hazırladığı konuşma metinlerini Başbakan Celal Bayar kimi zaman sesi titreyerek ve gözleri yaşararak okudu.

Atatürk, 8 Kasım 1938 günü saat 19.00''da başını sağa çevirdi, "Aleykümsselam" dedi.

Söylediği son söz bu oldu. Komaya girdi.

Birkaç saat sonra sağlık durumuyla ilgili şu bildiri yayımlandı:

"Umumi ahval vahamete doğru seyretmektedir."

10 Kasım günü hava kapalıydı. Ara sıra yağmur serpiştiriyordu. Denizin rengi kararmıştı.

Sarayda derin bir sessizlik vardı. Dr. Kamil Berk başını Dr. Mim Kemal Bey''in omzuna dayamış sessizce ağlıyordu. Prof. Akil Muhtar Bey''in ise gözlerinden akan yaşlara hıçkırıkları eşlik ediyordu.

Saat dokuzu beş geçiyordu. Atatürk gözlerini bir anlığına açtı sonra kapadı. Başını sağa çevirdi ve sonsuzluğa karıştı.

...

Atatürk''ün naaşı İstanbul''daki büyük törenin ardından İzmit''e götürüldü, oradan özel bir trenle Ankara''ya nakledildi.

Ankara''daki törenlerin ardından naaş geçici olarak Etnografya Müzesi''nde özel bir bölüme konuldu.

Etnografya Müzesi''nde kalışı inanması zor ama tam 15 yıl sürdü.

Vefatın hemen ardından başlatılan Anıtkabir inşaatı ancak1953 yılında tamamlanabildi çünkü.

Bu sürenin uzunluğuyla ilgili çeşitli yorumlar var.

Atatürk''ün vefatından bir gün sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü''nün Anıtkabir''in bir an önce bitirilmesi için gerekli gayreti göstermediği iddialar arasında. Buna gerekçe olarak Atatürk''ün ömrünün son yıllarında İsmet İnönü''yle anlaşmazlığa düşerek onu başbakanlık görevinden alması, yerine Celal Bayar''ı ataması gösteriliyor.

Bir diğer iddia ise şöyle: 1939 yılında başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Anıtkabir''in inşaatı bitirilemedi. Savaş sonrasında ise ekonomik kriz had safhadaydı. Yani ortada kasıt filan yoktu, dönemin olağanüstü koşulları böyle bir sonuç doğurdu.

...

İsmet İnönü''nün cumhurbaşkanlığı, 14 Mayıs 1950''de yapılan seçimleri Demokrat Parti''nin kazanmasıyla sona erdi. Celal Bayar yeni cumhurbaşkanı olurken Adnan Menderes başbakanlık görevine getirildi.

Cumhurbaşkanı Bayar Anıtkabir inşaatına özel önem verdi, çalışmaları bizzat izledi ve sonuçta büyük kurtarıcının naaşı 10 Kasım 1953''de ebedi istirahatgahına taşındı.  

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları