Azerbayacan askerlerinin geçtiğimiz günlerde Ermenistan'dan ele geçirdikleri tankın üzerinde söylediği şarkı, özellikle sosyal medyada çok etkili oldu...
Halen daha paylaşılmaya devam eden o şarkıda,
Türk'ün kolu bükülmez,
Türk'ün gücü tükenmez
Azerbaycan bölünmez
Bir kere kalkan bayrak,
Bir daha yere inmez.
Yaşa, yaşa, yaşa benim halkım.
Yaşa, yaşa, yaşa Azerbaycan... diyordu...
İsmi "Yaşa benim halkım" olan ve tamamını internette bulabileceğiniz bu şarkının sözleri, Müslüman doğunun ilk demokratik cumhuriyeti kabul edilen ve 28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade'ye aittir.
Azerbaycanlılar için bağımsızlığın sembolü olan bir slogan haline gelen "Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez" sözlerinin sahibi Resulzade'ye Atatürk, Azerbaycan Türkçe'si ile gönderdiği mesajında "Mehemmed Emin Bey, men dünyaya senden üç sene erken göz açmışam. Ancag bütün Türk aleminde Türkün istiglal bayrağını sen galdırmışsan ve bayrag enmesin deye, men senin elinden alıb Türkiye üzerinde dalğalandırmışam. Enmez demişsen bu bayrag, enmeyecektir." demişti.
Tarih, gerçekten de, bir kere yükselen bayrağın bir daha inmediğini gösteriyor...
Resulzade'nin millî demokratik Türk devletçiliği üzerine kurduğu ilk Azerbaycan Cumhuriyeti, Sovyet Rusya'nın Kızıl Ordusu'nun 27 Nisan 1920'de Azerbaycan'a girerek, ülkeyi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti idaresine almasıyla son bulmuştu.
Bu esaret, Rusya'nın yirminci yüzyıldaki ikinci kez çöküşü ile 1991'de son buldu. Resulzade'nin yükselttiği bayrak, yeniden istiklal rüzgârıyla dalgalandı ve bağımsız Azerbaycan yeniden kuruldu.
Gazi Paşa da, Resulzade'ye mesajında bahsettiği gibi Anadolu'da yükselttiği bayrakla Türk'ün istiklalini sağladı...
Şimdi yükselen o bayrak yıllardır işgal altında olan bir başka Türk yurdunda, Karabağ üzerine doğru dalgalanıyor. Tarih, bu sefer Karabağ'da tekerrür ediyor...
Mehmet Emin Resulzade ise Atatürk için şöyle diyordu; "Ne İngiliz himayesi, ne Amerika mandası altında değil, o kurtuluşu yalnız hakimiyeti milliyeye müstenid, bilakayduşart müstakil bir Türk devleti tesis etmekte görmüştü.
Onun dileği 'Ya ölüm, Ya istiklal' idi. Anadolu'ya o bu dilekle geçti, efsanevi İstiklal Harbi'ni başaran baş kahraman, Çanakkale zaferi üzerine, Sakarya ve Dumlupınar gibi zafer taçlarıyla bezendi.
Tarihin üç büyük imparatorluğunu dizleri altına alarak istedikleri gibi parçalayan galipler, bir avuç Anadolu mücahitleri karşısında ricate mecbur kaldılar! 'Başındaki kumandanı kaçmadıkça, Türk neferi hiçbir zaman kaçmaz' diyen büyük kumandanın sözü doğru çıktı. Ölüm beratı 'Sevr' yırtıldı, istiklal vesikası 'Lozan' yazıldı..."
İşte şimdi Azerbaycan'ın yaptığı da, AGİT Minsk Grubu'nun Karabağ'daki Ermeni işgalini zamana yayarak kabul ettirme taktiğine artık son vermek, yani Karabağ için biçilen Sevr'i yırtıp atmaktır!
Yükselen bir bayrak, bir Sevr'i daha yok ediyor Karabağ'da... O yükselen bayrak, Türklüğün bütün bir kıtada geçtiğimiz asrın başındaki uyanışı, aydınlanışıdır! Yaşa Azerbaycan!
