Atatürk 'Mİlli İçecek" ilan ettirmişti

Atatürk 'Mİlli İçecek" ilan ettirmişti
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayranı milli içki olarak ilan etmişti. Atatürk de çocukluğundan beri ayranı çok sevdiğini söylemişti. Ama Asrın Gerçek Lideri’nin ‘Milli İçeceğimiz” diye ilan ettiği bir başka tat vardı: Hardaliye!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ayranı milli içki olarak ilan etmişti. Atatürk de çocukluğundan beri ayranı çok sevdiğini söylemişti. Ama Asrın Gerçek Lideri’nin ‘Milli İçeceğimiz” diye ilan ettiği bir başka tat vardı: Hardaliye!

Peki hardaliye nasıl yapılıyor, faydaları neler? Ve editörümüz Yaşar Gürsoy’un derlediği; yüce önderin hardaliyeyi milli içecek ilan ettiği gün yaşanılanların anısında tarihi bir yolculuk yapalım.

 

 “BUNU MİLLİ BİR İÇECEK HALİNE GETİRİNİZ”

20 Aralık 1930 günüydü.

Durmak nedir bilmiyordu. Her anını yurttaşlarının sorunlarıyla boğuşarak geçiriyordu. Alpullu Şeker Fabrikası’nda incelemelerde bulunduktan sonra Kırklareli’ne geldi. Yanına kız kardeşi Makbule’yi de alarak Selanik’ten komşuları ile bir araya gelip hasret gidermek de istiyordu. Balkan Harbi’ nin kaybedilmesi ve Selanik’ in düşmesi üzerine Selanikli Müslümanların hemen hepsi yollara düşüp göç etmişlerdi. Göç yollarında çektikleri zorluk, zahmet, yokluk ve eziyet, işkence, mezalimliklerini yansıtan ağıtlar yakmışlardı. Bu ağıtların en ünlüsü ve sevileni ‘Selanik Türküsü’ ağıdıydı. Anacığından dinlediği o ağıtı ilk duyduğunda çekilen acıların ruhuna işlemesine engel olamamıştı. Selanik günlerini her hatırladığında o ağıdı mırıldanırdı.

Kırklareli’den çekilen telgrafla, Belediye başkanlığını Serbest Cumhuriyet Fırkası adayı silah arkadaşı Şevket (Dingiloğlu) Bey’in kazandığını da öğrenmişti. Konuyu yerinde araştırmakta istiyordu. Kırklareli’nin kendisi için özel bir anlamı vardı. Çok sevdiği edebiyat öğretmeni Ömer Naci’ yi İttihat ve Terakki’ den buradan milletvekili yapmıştı. Kırklareli’ de yaşayan Türklerin hepsi Balkan Göçmeniydi. Özellikle Akalar mahallesinin tümü Selanik göçmeniydi. Kendisini Kırklarelililerin hemşeri olarak görüyordu Bu nedenle kendisini en çok ve en coşkulu destekleyenlerin onlar olmasını bekliyordu. Serbest Cumhuriyet Fırkasının aldığı oyları ve kazandığı belediye başkanlıklarını görünce çok üzüldü. “ Benim hemşerilerim neden bana oy vermiyor? Bunun nedenlerini gidip yerinde incelemeliyim” diyerek kente gelmişti. Caddede uzun bir yürüyüş yaptı.

 

Hava soğuktu. Dinç görünüyordu. Sırtında gocuğu, başında kasketi vardı. Ayağında kahverengi çizme, külot pantolon. Üstünde süet yelek ve spor ceket.  Çok sevdiği köpeği Foks da yanındaydı. Peşinden ayrılmıyordu. Bir ara Foks kalabalığın arasına karışınca yanındakiler telaşlandığını fark etti :

 “Siz merak etmeyin, onu Kılıç Ali bulur. Erzurum’da da kaybolmuştu, sonra Kılıç Ali bulmuştu” diye espri yaptı.” dedi…

 

Belediye binasının gönderine Cumhurbaşkanlığı Forsunu Haşim (Peksöz) Bey çekti. Belediye Meclisi Üyelerini kabul etti. Dışarısı ana baba yeriydi. Başkan Şevket (Dingiloğlu) Bey ve diğerlerine sorular soruyor, halk önderlerinin memleket ve mahalli davalar üzerindeki fikir ve düşüncelerini öğrenmeye çalışıyordu. Bir ara şayak elbiseli (kaba dokunmuş, dayanıklı bir tür yün kumaş) Belediye Meclisi üyesi Abdullah (Altınelli) Bey’i işaret ederek, yanına çağırdı.

“Bu elbiseleri nereden aldınız bakayım?”

Kumaşı eliyle yokladı. Beğendiğini söyledi. Abdullah Bey yanıtladı.

“Karım dokudu, Paşa Hazretleri. Koyunlarımızın yünlerinden yapıldı.”

“İşte kendi işimizi kendimiz görürsek, giyeceğimizi kendimiz yaparsak memleket çok çabuk kalkınır” dedi.

Fabrikakör Şükrü (Perese) Bey izin isteyip söz aldı.

“Paşam yapağı mahsulü Trakya’da çok bol. Fakat bir şayak fabrikasına ihtiyaç var. Bu fabrikayı Devlet yaptırırsa iyi olur”.

Mutlu oldu. Başıyla onayladı ve ardından, “İhtiyaç varsa yapılsın…” dedi.

 

HARDALİYEYİ İLE TANIŞTI

Dünyanın yaşadığı 1929 ekonomik buhranının etkileri sürüyordu. Ama Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayakta ve üstelik sadece yedi yaşındaydı…

Akşam Tren’de kalmayı tercih etti. Y
emekleri hazırlayan usta Lüleburgaz’dan Emin Efendi’ydi. Ziyaretten iki gün önce Babaeski’ye gelmiş, vurulan bir karaca, kesilen bir dana ve kuzudan köfteler hazırlamıştı. Alabalık da mönüye dâhil edildi. Genellikle 4 köfte yiyen Gazi bu kez 8 adet yedi.
 

İçeceği hardaliyeydi. Yöresel bir içecekti. Ezilmiş hardal tohumu ve benzoik asit ilave edilerek kırmızı üzüm ya da kırmızı üzüm suyundan laktik asit fermentasyonu ile üretilen, kendine özgü hoş bir tat ve kokuya sahip, beğenilerek tüketilen alkolsüz bir içecekti. Hak ettiği önem verilmemişti. Oysa, Kırklareli yöresindeki olgunlaşmış üzümlerden elde edilen alkolsüz, buruk içimli, ferahlatıcı çok hoş ve karakteristik bir içecekti. Şırası alınmış fakat bir miktar şıra içeren üzüm posası fıçılara doldurulur, üzeri vişne yapraklarıyla örtülerek sıkılır, fermente edilmesine karşın içerdiği hardal tohumları hem alkol oluşumunu engeller hem de hoş bir koku verir, böylelikle damıtılmadan alkolsüz bir üzüm içkisi olarak tüketilirdi. Osmanlı döneminden itibaren bir bağcılık cenneti molan Kırklareli ve civarında Rum ve Yahudi ahali alkol içeren şarapçılığı tercih ederken, Müslüman-Türk ahali de 19. yüzyılın ortalarından başlayarak alkol içermeyen hardaliyeyi tercih etmişti.
Bir yudum aldı, hemen ardından yudumlar arka arkaya geldi. “Tadı nefis!” dedi.

“Bunu milli bir içecek haline getiriniz…”

 

Ve o gün bugündür Hardaliye tescilli bir içecek oldu. Şimdilerde ise faydaları dillerde kulaklarda dolaşıyor.  

HARDALİYENİN LEZZET DOLU TARİHİ

Kokulu ve koyu renkli olgun yaş üzümlerden elde edilen alkolsüz bir içecek olan hardaliye, Kırklareli başta olmak üzere Trakya'da yapılan muazzam bir lezzet. Ne yazık ki günümüzde onu bilen sayısı az. Oysa kendisinin oldukça köklü bir tarihi olduğu biliniyor. İlk kez kimin yaptığı kayıtlara geçmemiş olsa da hardaliye, Osmanlı zamanında üzüm şırasını koruyucu bir yöntem olarak ortaya çıkıyor.

Üzüm şırasının daha uzun süre bozulmadan kalması için onu özel fıçılarda hardal tohumlarıyla bir araya getiriyor ve bu şekilde muhafaza ediyorlar. Ortaya çıkan lezzetin tadı sevilince de ezilmiş üzümler hardal tohumlarıyla birlikte saklanmaya başlıyor ve hardaliye doğmuş oluyor. Bulunan kayıtlara göre hardaliyenin 1900’lü yılların başlarında İstanbul’da "Kırk Kilise Hardaliyesi" ismiyle satışının yapıldığı rivayet ediliyor


VE HARDALİYENİN FAYDALARI

Hardaliyeyi özel yapan sadece muazzam tarihi ve emek dolu yapımında saklı olan lezzeti değil sadece. Kendisi vücuda da birçok faydası olan bir içecek aynı zamanda.

·  İçindeki üzüm sayesinde güçlü antioksidan özellikler taşıyan hardaliye, bu sayede vücudu toksinlerden arındırıyor.

·  Düzenli tüketildiğinde bağışıklık sistemini güçlendirici etkiler gösteriyor, vücudu birçok hastalığa karşı koruyor.

·  İçeriğindeki flavonoidler sayesinde kanserden kalp ve damar hastalıklarına kadar, birçok rahatsızlığa karşı vücudu çok daha savunmalı bir hale getiriyor.

·  Kalp krizi, damak tıkanıklığı gibi sorunların çözümüne de destek olduğu söyleniyor.

·  Hardaliye tansiyonun dengelenmesine de yardımcı oluyor.

·  Dolaşım sisteminin sağlıkla çalışmasına destek oluyor.

·  İştah açıcı etkileri olduğu da bilindiğinden özellikle iştahsızlık ve kilo alamama problemleri yaşayanlara öneriliyor.

Bunun yanında soğuk olarak tüketildiğinde ferahlık hissi veriyor, hararet alıcı bu etkisiyle özellikle sıcak havalarda bol bol tercih ediliyor.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar