1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla birçok ülkede yaşlılık sorunlarının ele alındığı, çözüm yollarının arandığı bilimsel kongreler, sempozyumlar düzenlendi.

Bizde ise sanki öyle bir sorun yokmuş gibi davranıldı.

Ülkemizde yaşlıların yani 65 yaşın üstünde olanların sayısı 8 milyonu aştı oysa.

TÜİK''in nüfus istatistikleri göz önüne alınarak yapılan projeksiyonlarda 2080 yılında ülkemizde her 4 kişiden birinin yaşlı olacağı belirtiliyor.

Nüfusun aynı kalması için doğurganlık oranının yüzde 2.1 olması gerekirken bizde bu oran son yıllarda yüzde 1.7''ye kadar düştü.

Yani yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı artarken ülke nüfusu azalacak.

Üzerinde ciddi şekilde durulması, sosyal ve ekonomik boyutlarının düşünülüp önlem alınması gereken bir tablo bu.

...

Nüfusun artması için neler yapılması gerektiği ayrı bir yazı konusu.

Ben burada nüfusun yüzde 10''unu aşan yaşlıların sorunları ve bunlar karşısında neler yapılabileceğini birkaç maddede özetlemek istiyorum:

1-Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her ne kadar 65 yaş üstündekilerden "büyüklerimiz" diye söz etse de bu yaş grubunda olanlar "büyüklüğün" tadına pek varamıyorlar.

Geriatri yani yaşlı hastalıkları ile özel olarak ilgilenilen uzmanlık bölümleri hastanelerin çoğunda yok ne yazık ki.

Yine "büyüklerimize" hastane randevuları verilirken herhangi bir ayrıcalık tanınmıyor.

Yaşlılıkta artan Demans ve Alzheimer vakalarına karşı Sağlık Bakanlığı''nın kayda değer bir çalışmasına da tanık olamadık henüz.

2-Yaşlılarla yakından ilgilenmesi gereken Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı''nın görevini hakkıyla yaptığı da söylenemez.

Bir kere yeterli sayıda huzurevi yok. Bir yakınımı yerleştirmek için araştırdığımda bazı huzurevlerine girmek için en az 5 yıl beklenmesi gerektiğini öğrendim.

3-Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerin yaşlıların evde, hastanede, huzurevinde bakımları için ihtiyacı karşılayacak sayıda uzman personel yetiştirmedikleri de açıkça görülüyor.

...

Özetleyecek olursam:

Türkiye nüfusu yaşlanıyor.

Yaşlıları yaşamlarının son bölümünde huzur içinde yaşatacak formüllere, çözümlere acil ihtiyaç var.

Yahya Kemal bir şiirinde öbür âlemi "Asude bahar ülkesi" diye tanımlamıştı.

Köşelerinde sessiz sedasız o "asude ülkeye" yolculuğu bekleyenlere biraz daha özenli davranılamaz mı?

                                                                                  ***

Kazanmış gibi yapma oyunu

Rusya Devlet Başkanı Putin savaşı başlatırken Ukrayna''yı birkaç haftada tümüyle ele geçirip kendine bağlı bir yönetim oluşturacağını düşünüyordu.

Aradan 7 ay geçtiği halde bu hedefine bırakınız ulaşmayı yaklaşamadı bile. Binlerce insan boşu boşuna hayatını kaybetti.

Oluşan tablo Rus kamuoyunda savaşa girmenin yanlışlığı konusunda ciddi tepkiler oluşmasına yol açtı.

O kadar ki ilan edilen kısmi seferberlikle askere çağrılanların binlercesi anlamsız bir işgale katılmak yerine yurt dışına kaçmayı tercih etti.

Bazı generallerin rahatsız olduğu, Putin''e yönelik bir darbe girişiminde bulunabilecekleri de ciddi ciddi konuşulmaya başlandı.

İşte böylesine kritik bir ortamda Putin''in kendisine yönelik tepkileri tümüyle bitirmese de kısmen azaltacak bir hamleye ihtiyacı vardı.

O hamleyi geçtiğimiz hafta yaptı.

Düzenlediği görkemli bir törenle Ukrayna''nın dört bölgesini ilhak ettiklerini, oraların artık Rusya toprağı olduğunu açıkladı.

Bir çeşit zafer kazanmış gibi yapma oyunu idi bu.

Sözde zafere Rus halkı ne kadar inandı bilmem ama dünya olan biteni derin bir kaygı ve üzüntüyle izledi.