Twitter''da "AK Parti Ordu il başkanı, programa katılmayan AK Partili Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı @mhilmiguler''i kast ederek, ''bu programa katılmamak büyük bi dangalaklık'' demiş" diye bir haber vardı, üstelik video kaydıyla beraber.

Ben kim kime ne dedi diye bakmam.

Sadece her olaydan kendime bir ders çıkarırım.

Mesela dün bankadan bir mektup geldi, "Kredi borcum için şubeye davet ediliyorum kesin" diyerek davete icabet etmedim.

Geçen hafta belediyenin personeli geldi ve su borcum olduğuna dair görüşmek için kapımı çaldı.

Kapıyı açmadan "Şu an evde yokum" dedim. Görevli "Ama konuşuyorsunuz?" dediğinde "Konuşamıyorum demedim ki, evde yokum dedim" diyerek görüşme isteğini reddettim.

Yaşadığım yerdeki site yönetimi aidat borcum için beni yönetim katına çağırdığında da "Bunun için beni çağırmanıza gerek yok. Aidatın borcu var, gidin aidatı bulun" dedim ve davetlerini geri çevirdim.

Bayram öncesinde alışveriş yaptım. Kasadan para ödemeden çıkarken güvenlik "Beyefendi ödeme yapmayı unuttunuz sanırım. Kasadan bekleniyorsunuz" dediğinde "İyi de ben kasayı beklemiyorum ki" diyerek poşetleri hırsla yere bırakıp çıktım mağazadan.

"Şimdi bunca daveti geri çevirdim diye, bunca gitmem gereken yere gitmedim diye ben de mi dangalak oluyorum?" diye düşünürken birden başım döndü, fenalaştım.

Hemen sağlık ocağına gittim.

Doktorum "Sen gelmişsin kötü bir hâle, sana lazım Acil''de müdahale" der demez hemen hastaneye gittim.

Kan tahlili yaptım.

Kanımdaki dangalaklık değerim olması gerekenin çok altında çıktı.

Şimdi serum veriyorlar, serumun içine fazladan şuursuzluk, bize bişey olmazcılık, batı bizi kıskanıyycılık kattılar.

İyiyim şimdi, merak etmeyin, eve gidiyorum.

Evde eski bir kitap vardı, Jacques Seguela''nın "Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni bir genelevde piyanist sanıyor" isminde, okumaya başladığım.

O kitabı okurken kapaktaki başlığın üzerini "Anneme dangalak olduğumu söylemeyin, o beni akıllı sanıyor" diye yazarak kapatacağım.