Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Alparslan Türkeş ve Emin Çölaşan

Alparslan Türkeş...

Öyle lafta değil, gerçek anlamda "vur" dese vuracak, "öl" dese ölecek kitlelere sahipti...

Hem de bunu bir işaretiyle gözünü kırpmadan yapacak kitlelere...

Böylesine bir ağırlığa sahip başka bir lider bir daha hiç gelmeyecek belki de...

Ama böyle bir güce sahip olması onun eleştirilmesine engel değildi.

Öyle ki bikinili olarak tasvir edildiği karikatürü bile çıkmıştı...

Gazeteciler köşesinde "başıma bir şey gelir" demeden, üstelik biraz da kantarın topuzunu kaçırarak yerden yere vurabiliyordu onu.

Onlardan biri Emin Çölaşan’dı...

Bazı yazıları nedeniyle Emin Çölaşan'ı mahkemeye vermişti Türkeş...

Ama Türkeş'i eleştiren yazıları yüzünden "başına bir iş" gelmedi Çölaşan'ın.

Ne tehdit, ne de saldırı!

Peki, sadece mahkemelik olmaktan mı ibaretti bu iki ismin arasında yaşananlar?

Sonraki yıllarda Türkeş'in vaktiyle mahkemelik olduğu bir yazara nasıl davrandığını, Türkeş'in vefatının ardından kaleme aldığı yazısında şöyle anlatmıştı Çölaşan;

"...Zaman geçti, ülkemizin şartları değişti ve yazılarım nedeniyle Türkeş beni telefonla kutlamaya başladı.

'Sayın Çölaşan bugün çok güzel yazmışsınız. Sizi tebrik ediyorum. Kaleminiz hiç susmasın...' PKK olayına, Kürtçülük tezgâhlarına, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne hemen hemen aynı pencereden bakıyorduk.

Yolsuzluk ve hırsızlık olaylarında da görüşlerimiz aynıydı. Bazen bizim gazeteye gelir, uzun boylu konuşurduk. Sözü sohbeti yerinde insandı. Esprili, içten...

Son birkaç yıldan bu yana bana ve bazı gazeteci arkadaşlarıma örneğin yılbaşı ve bayram günleri hediyeler gönderirdi. Kravatlar, kalemler... Gazeteye sohbete geldiğinde de eli boş gelmez, küçük hediyelerimizi tek tek verirdi..."

Bugün yine bir gazeteci, Orhan Uğuroğlu saldırıya uğrayınca aklıma geldi Türkeş ve Çölaşan'ın arasında yaşananlar...

Diyeceğim o ki; hani demişler ya 'Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı' diye...

Yağıyor azizim yağıyor... Sağanak sağanak hem de!

***

Süleyman Demirel vesayetçi miydi?

AKP'li Mahir Ünal, Süleyman Demirel için 'vesayetin sigortası olan cumhurbaşkanı' demiş...

Hakikaten ibretlik!

Öyle ki; 18 yılda sattıkları millî servetler içerisinde altında en çok Atatürk ve Demirel'in imzası olan eserler var...

Demirel, Anadolu Kalkınmasının Atatürk'ten sonraki mimarıdır!

Demirel, milyonları, çatlamış toprakla mavi gökyüzü arasında sıkışmış kaderinden kurtarma kavgasını yapmış ve başarmıştır!

Demirel, kendisini Anadolu'nun fakir bir köyünden Çankaya'da Cumhurbaşkanlığı makamına kadar taşıyan Cumhuriyetin değerlerine bağlı kaldı diye mi vesayetçiydi?

Demirel, aldığı oy oranının değil, yüzde yüzün başbakanı olmaya çalıştığı için mi vesayetçiydi?

Demirel, tarafsız cumhurbaşkanlığı nasıl yapılır sorusunun yanıtı olduğu için mi vesayetçiydi?

Demokrasi mücadelesinde bir mihenk taşı olduğu için mi, engin siyasi hoş görüsünden mi yoksa 6 kere gidip 7 kere geldiği için mi vesayetçiydi?

Seçimle olsa bile iktidarı vermemekten bahsedenler bunlara cevap versin önce...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları