Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

AK Parti'nin yenilgi senaryosu

Kamuoyu yoklamaları erken ya da zamanında yapılacak bir seçimde Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunu kaybedeceğini gösteriyor.

Peki, diyelim ki Erdoğan mağlup oldu, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Millet İttifakı'nın gösterdiği aday oturdu.

Böyle bir tabloda Erdoğan ne yapacak? Köşesine mi çekilir,  mücadeleye devam mı eder?

Siyasi kulislere hakim bir gazeteci dostla konuştum konuyu dün.

Söylediği özetle şöyle:

"Erdoğan'ın yenilgi halinde siyaset sahnesinden ayrılması beklenemez.

Demirel'in politikasını izleyecektir.

6 defa iktidar koltuğundan düşen Demirel 7 defa o koltuğa yeniden dönmeyi bilmişti. 'Bu fötr şapkayla 6 kere gittim, 7 kere döndüm' diye bir vecizesi var biliyorsun.

Erdoğan'ın da aynı şekilde pes etmemesi, etkin bir muhalefetle yeniden seçim kazanma mücadelesi vermesi muhtemel görünüyor. Zaten Cumhurbaşkanlığını kaybetse bile genel başkanı olduğu Ak Parti, Meclis'te yine güçlü bir grup oluşturabilir."

*

Siyaset kaygan zeminde yapılır.

Bugünden yarına çok şey değişir.

Ama bir liderin ve partisinin seçim kaybetmesi halinde neler olacağına ilişkin senaryoların ciddi ciddi konuşulmaya başlanması bile sanırım çok şey ifade ediyor.

++

ADLİ KONTROL

ŞARTIYLA SERBEST

 

Son zamanlarda gazete ve televizyon haberlerinde sık sık karşılaşıyoruz:

-Alkollü sürücü yayaya çarptı, çıkarıldığı mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

-Komşusunu darp etti, adli kontrol şartıyla serbest kaldı.

-Bebeğini rehin alan şüpheli adli kontrolle serbest.

-Sevgilisini hastanelik etti, adli kontrol şartıyla evine gönderildi.

-Eşini defalarca bıçaklamasına karşın adli kontrol şartıyla hapisten kurtuldu.

-Esnaf hırsızı yakaladı ama mahkeme tutuklamadı, adli kontrol şartıyla bıraktı.

*

İlginç, ilginç olduğu kadar da düşündürücü bir tablo bu.

Şu soruların yanıtlarının doğru biçimde verilmesi gerekir:

- Türk Ceza Yasası, darptan yaralamaya, hırsızlıktan rehin almaya pek çok suçla ilgili hapis cezaları öngörmesine karşın mahkemeler neden şüphelileri cezaevi yerine adli kontrol şartıyla evlerine gönderiyor?

-Söz konusu kararların yaygınlaşması, kamuoyu vicdanını rahatsız etmesinin yanı sıra bazı kişilerde suç işleme cesaretini artırmıyor mu?

-Temmuz 2021 itibariyle Türkiye'de cezaevlerinin kapasitesi 251 bin kişi olmasına karşın hükümlü ve tutukluların sayısı 287 bin 716 kişiyi buluyor. Acaba, cezaevlerinde kalacak yer olmadığı için mi hâkimler adli kontrol şartıyla serbest bırakma seçeneğine sık sık başvurma ihtiyacı duyuyorlar?

Mevcut cezaevleri yeterli değilse yenilerini yapalım. Ama lütfen işlediği suç nedeniyle hapis yatması gereken kişilerin aramızda serbestçe dolaşmasına imkan vermeyelim.

Tabii, Ceza Muhakemesi Yasası'nda yapılacak bir değişiklikle, hakimlere tanınan "şüphelileri adli kontrol şartıyla serbest bırakma" yetkisinin de yeniden gözden geçirilmesinde yarar var.

*

Bunlar yapılmazsa ne olur?

Ne olacağını daha şimdiden görmeye başladık.

Televizyon haberlerinde izledim:

Bir baharatçı, çekmecesinden para çalıp kaçan kişiyi peşinden koşarak yakaladı, feci şekilde dövdü. Ve ardından da gazetecilere, "Cezasını ben verdim, polise şikayet etmeme lüzum yok" diye açıklama yaptı.

Herkesin suçluya cezayı bu şekilde kendi eliyle vereceği bir düzenin nasıl bir anarşi yaratacağını düşünebiliyor musunuz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları