İktidara yakın Yeni Şafak Gazetesi'nin haftalık dergisi olan Gerçek Hayat'ın hilafet çağrısı yapması halifelik tartışmalarını yeniden başlattı.
Bu çağrı, Danıştay kararının ardından kılınan ilk cuma namazında Ayasofya'yı siyasal İslamcılığın şov sahnesine çevirenlerin zafer sarhoşluğu olarak değerlendirilebilecek kadar basit bir olay değil.
Hilafet, kaldırıldığı günden beri daima Batı emperyalizminin gündeminden hiç düşmedi. Türkiye'de hilafet tartışmalarının zaman zaman gündeme getirilmesi de emperyalist çıkarlara ve yalanlara dayanıyor.
CIA'nin "think tank" yani düşünce kuruluşu olan Rand Corporation 2004 yılında hazırladığı "Sivil Demokratik İslam" raporunda, hilafetin yeniden canlandırılması gerektiği belirtilmişti.
Yine 2004'te ABD'de CIA dâhil bütün istihbarat kurumlarının bağlı olduğu Ulusal İstihbarat Konseyi'nin "Geleceği Haritalandırmak" adlı raporunda 2020 yılı için hilafet senaryosu ortaya koyulmuştu. Rapora göre, halife sembolik değil, gayet güçlü bir figür olarak öngörülüyor.
İslam Dünyası'na yeniden şekil verme planına, Büyük Ortadoğu Projesi ile ilk harcı koyan ABD, müslümanların gündemine hilafet tartışmasını da sokmayı amaçlıyor. Ne tesadüf ki 2020'de iktidara yakın bir yayın organı hilafet çağrısı ile halifelik tartışmalarının fitilini ateşliyor.
Peki ABD halifeliği neden istiyor? Bütün dünya Müslümanlarının birliği için mi?
Bu sorunun cevabını ise, ABD eski Başkanı Bill Clinton veriyor. Clinton başkanlığı sırasında yaptığı bir açıklamada, "Bir halife istiyoruz ki, Beyaz Saray'da onunla görüşelim. Müslümanlarla sorunu bir tesbihin imamesi gibi tek adamla çözelim." demişti.
Bu açıklamaya göre, Müslüman toplumlar tek bir imameye bağlı olacak, imamenin yer aldığı tespih ise emperyalizmin elinde olacak. O imame, yani Halife, bir komutla Müslüman toplumların alış-veriş düzeninden tutun, sosyal hayatlarına kadar bütün düzenlerini değiştirebilecek biri olacak.
Tek bir adamın ağzından çıkacaklarla Müslüman toplumları robot gibi kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen odakların bir düşüdür halifelik.
Yani hilafet, Batı emperyalizminin tespih gibi çekecekleri bir İslam dünyası hayalinin projesidir.
Hilafet çığlıkları atmak, Türkiye ve dünyayı okuyamamaktır. Korona salgını gösterdi ki, küreselleşmenin çok ileri bir seviyeye gelmesine rağmen dünya halen milli devletler çağında. Kaldı ki, İslam Dünyası'nda da çıkarları birbirileri çatışan devletler var.
Halife, Türkiye'nin Kıbrıs'taki varlığına, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarına "işgal" derse ne olacak? Halifenin sözüne mi yoksa milli çıkarlarımıza göre mi hareket edilecek? Hilafet projesi, aynı zamanda Türkiye'nin milli devlet yapısının da ortadan kaldırılması demektir…
