Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan Kuloğlu

Armağan Kuloğlu

ABD ve Rusya mutabakatları sonrasındaki gelişmeler

ANCAK bu insanlara, misafirliğin ötesinde, o kadar fazla imkân sağlanmış durumda ki, birçoğunun gitmek isteyeceğini söylemek oldukça zor. Hele gönüllülük esasına göre gitmelerini beklemek neredeyse mümkün görülmüyor. (Kira yardımı, şahıs başına maaş, çocuk parası, ücretsiz alışveriş kartı, ücretsiz sağlık hizmeti, ücretsiz/düşük ücretli iletişim imkânı, ticaret kolaylıkları vs.)

Batı'nın bu insanlara yardımcı olmakta ne kadar isteksiz davrandıkları ve konuya duyarsız kaldıkları açıkça görülüyor. Çok kısıtlı verdikleri, hatta verdi dahi denmeyecek ekonomik yardımları bir işe yaramıyor. Zaten bu kısır yardımlar da, mülteciler Türkiye'de kalsın, başlarına dert olmasın diye. Türkiye hep kendi imkânlarını kullanıyor. Bunun sürdürülebilir olması beklenmemeli. "Kapıları açarız" tehdidi bir sonuç vermiyor. Açılırsa acaba giderler mi? Bir kısmı gitmeye kalkarsa, Batı bakalım ne yapacak? Görmek gerekiyor.

Güvenli Bölge'de mültecilerin yaşam için gerekli tesislerinin yapılması ve sistemin kurulması için yapılan çağrılar bugüne kadar bir sonuç getirmedi. Ancak "ekonomik açıdan yardım gelmezse biz kendi imkânlarımızla yaparız" sözü, para gelecekse onu da engeller mi diye düşünmeyi gerektiriyor. Eğer biz yaparsak onun yükünün de Türk Milletinin sırtına bineceği ve bu takdirde, sonradan bırakıp gidilemeyeceğine göre, sahiplik ve kalıcılık durumunun ortaya çıkacağı dikkate alınmalı.

Suriye'nin üniter yapısı mutlaka korunmalı

Türkiye, Suriye'nin siyasi birlik içinde (Üniter) toprak bütünlüğünü ısrarla savunmalıdır. Sadece toprak bütünlüğünün sağlanması yeterli olamaz. Bu durumun güvenliğimiz ve bekamız için tehdit olduğu bilinmelidir. Konu, Türkiye'nin olduğu kadar Suriye, İran ve Irak'ın da sorunudur. Astana sürecinde bu konuda ağırlık konulmalı ve ilgili ülkelerle dayanışma içine girilmelidir.

Suriye'yle sadece Rusya üzerinden değil, doğrudan iletişime geçmede tereddüt edilmemeli, bu konudaki inattan vazgeçilmelidir. Rejimin bu konuda istekli olduğu da açıklamalardan anlaşılmaktadır. Suriye yönetiminin ülkede sağlayacağı merkezi kontrolün ilgili ülkelerin güvenliğiyle doğru orantılı olduğu göz ardı edilmemelidir.

Almanya'nın güvenli bölge konusunda sunduğu plan tehlike arz etmektedir. Suriye'nin toprak bütünlüğü gözetilmekte, ancak Irak örneğinde olduğu gibi federasyon öngörülmektedir. Ayrıca ortada "Kültürel Özerklik" adı altında modeller dolaşmaktadır. Bunun Türkiye'ye yansımalarının olacağı dikkate alınmalıdır.

Yazımı Prof. Dr. H. Bağcı'nın bir panelde yaptığı benzetmeyle noktalamak istiyorum. "Rusya satranç oynuyor, birkaç hamle sonrasını düşünerek hareket ediyor. Türkiye ise tavla oynuyor ve zar atarak düşeş gelmesini bekliyor."

Bölgede çok bilinmeyenli bir denklemi çözmeye çalışıyoruz. İşimiz çok zor. Ancak biz de satranç oynamaya gayret edelim. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları