23 Nisan ve millî irade

23 Nisan Türk Parlamenter Rejiminin 102. yıl dönümüdür. Gerçi 23 Nisan 1920''den önce de Türkiye''de parlamentoların bulunduğu devreler varsa da, asıl "Millî irade" mefhumu bundan tam 102 yıl önce Ankara''daki Türkiye Büyük Millet Meclisi''nin kurulması ile yerleşmiştir.

İlk meclisin hangi şartlar altında kurulduğu, ne gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığı ve ülkeyi içinde bulunduğu güç durumdan kurtarmak için yoğun bir çaba sarf ettiği bilinen gerçeklerdendir. Millî mücadelenin ön saflarında yer alanlar, millî iradeye dayanmaktan başka emin ve sağlam bir yolun bulunmadığı inancıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi''ni kurmuşlardır. Böylece 23 Nisan''ın Türk politik hayatındaki asıl önemli fonksiyonu, milletin kendi yöneticilerini kendisinin seçmesi geleneğini yerleştirmiş olmasıdır.

Parlamenter sistem, bir milletin kaderine, o millet tarafından seçilmiş bir parlamentonun meşru olarak tasarruf etmesini sağlayan sistemdir. İnsanoğlunun binlerce yıl süren sıkıntılardan ve mücadelelerden sonra bulunduğu yönetim şeklidir. İnsanlar toplu halde yaşamaya başladıktan sonra, plandan siteye, siteden feodaliteye, feodaliteden devlete geçmişler ve zaman zaman demokratik diyebileceğimiz denemeler yapmışlardır. Ancak bu denemelerin neticelerinin alınması için geçen yüzyılın ortalarına kadar çaba göstermek gerekmiştir.

1. Dünya Savaşı''nı kazananlar insan haklarını ve parlamenter rejimi tanıyan ülkelerdi. Savaştan mağlup ve bitkin çıkan Osmanlı devletinin yerine yeni bir Türk devleti kurma çabasında olanlar bu gerçeği görerek hareket etmişlerdir. Yeni Türk devletinin temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi tamamen halktan gelen bir hareket olmuştur. Meclis otoriteyi kabul etmeyenlerin halktan başka bir kuvvete dayanmalarına imkân yoktu. Yeni devlet ancak bir "Milli Mücadele" sonucu hayat kazanacaktı. Halk hareketinin başına geçenler bu gerçeği biliyorlar ve İstanbul hükümetine karşı giriştikleri mücadelede en büyük kuvvet kaynağının halk ve halkın içinden gelen temsilciler olacağına inanıyorlardı.

Bugün modern Türkiye''nin temeli 23 Nisan 1920''de atılmış ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu hükme bağlayan 1921 Anayasası ile yürütme ve yasama yetkileri Büyük Millet Meclisi''ne verilmiştir. Kurtuluş savaşımızın sorunlarına göre hazırlanan bu anayasaya daha sonra yerini 1991 yılına kadar yürürlükte kalmış olan 1924 anayasasına terk etmiştir. Artık ülke yönetimi, yasama, yürütme ve bağımsız yargı organlarına kavuşmuştur. Halka sandık başına gitmenin ve kendi yöneticilerini seçmenin zevki verilmiştir. Halk, düşünce hürriyetinin değer verdiği ortamda gelişme imkânı bulmuştur.

1961 yılında Kurucu Meclis tarafından hazırlanmış olan yeni anayasa halkın oyuna sunulmuştur. Yine egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenlik, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organ eliyle kullanılacaktır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surete belli bir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılmayacak, hiç kimse ve hiçbir organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacaktır.

23 Nisan 1920''de atılan temelin son basamağını teşkil eden 1982 anayasası, Batılı anlamdaki demokratik hukuk devletinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Gerçek anayasanın 102 yıllık yaşantısı Türkiye''ye çok şeyler kazandırmıştır. Her şeyden önce Türkiye artık bir anayasanın vücut verdiği yönetimi benimsemiş ve meclisleriyle, bağımsız yargı organlarıyla, yararlı kurumlarıyla anayasayı vazgeçilmez yasa olarak kabul etmiştir.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bugünün çocuklarının yarın Türk milletinin temsilcisi olacağını göz önüne alarak 23 Nisan''ı çocuklara armağan etmiştir.

Daha nice 23 Nisanlara.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları