Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kamuran ÖZGEN

Kamuran ÖZGEN

TURİZM EKONOMİSİ VE POLİTİKASI

Turizmde gelir söylemleri

Uzun yıllardır turizm gelirlerini artırmanın yolunun yatak kapasitesini artırmaktan geçtiğini savunan karar vericiler ve destekledikleri zincir otel grupları ciddi sayıda bir "yatak kapasitesinin" ortaya çıkmasına neden oldu. Şahsi görüşüm bundan sonra en az 10-15 yıl boyunca turizm sektöründe "konaklama tesisi" yapımlarına sınırlama getirilmesi yönünde, buna gerekçe olarak doğanın bize sunduğu "sahil, orman, koy" vb.. doğal kaynaklarımızın hızla tükenmesini gösterebiliriz.

Yatak kapasitesi anlamında sektörde yarıştığımız ülkeleri yakalamamıza rağmen, hem turizmin bütün yıla yayılması hem de turizm girdilerinin artan turist sayısına bağlı olarak aynı oranda artış göstermemesi, uygulanan yöntem ve bu yöntemleri öneren kurum ve kuruluşlara göre oluşturulan turizm politikalarımızın bir yerlerinde hatalar olduğunu gösteriyor. 2023 yılında 50 milyon turist ve 50 milyar dolar turizm girdisi söylemleri ve bu doğrultu da ortaya konulan hedeflerin, 2019 verilerini incelediğimizde pek gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz.

1980'li yılların sonlarına doğru büyük umutlarla onlarca milyar doların "turizm yatırım kredisi" olarak dağıtıldığı ve birçoğunun da dönemin "papatyalarına" peşkeş çekildiğini bugün gibi hatırlıyoruz. O dönem turizm yatırımları "planlanır!" iken tüm konaklama tesisleri ve bu tesislerinde verilecek olan hizmet türleri Avrupa'dan gelecek turistlerin talepleri karşılama fikri üzerine inşa edildi ve uzunca yıllarda bunun meyveleri toplandı. Fakat ne zaman ki, "apart otel" diye isimlendirilen bir "yasa dışı konaklama" şekli turizm sektöründe yükselmeye ve sorumluluk sahibi olanların da görmezden gelmesi üzerine, daha önce otellerde oda bulabilmek için bir yıl önceden bir yıl sonraki oda rezervasyonları yapan tur operatörleri,  konaklama alternatifini otelcilere karşı kullanmaya ve fiyatları aşağılara çektiler.

Turizm sektöründeki çoğu insanın "Türkiye turizminin idam fermanı" diye adlandırdığı "her şey dahil konaklama" kavramını ve uygulamasını ülkemize sokanların, bugün Türkiye turizmine yön verecekler arasında gösterilmesi ve makam mevki verilmesi "celladına aşık olan mahkûmu" hatırlatıyor insana. Bu duruma gelmemizin en büyük nedeni de tabii ki "her isteyenin turizmci olabilmesinden" kaynaklanıyor.

Turizm sektöründe "hizmet kalitesini yükseltme" konusunda hemen herkes mutabık ama, konu bu hizmeti verenlerin veya verecek olanların "kaliteli eğitim almış olmaları şartına" geldiğinde hemen herkes yan çiziyor. Çünkü, toplumumuzun genel hastalığı "bilmiyorum veya anlamıyorum diyememe sorunu". Herkes her şeyi biliyor, yorum yapıyor, bilgi sahibi olmayanlar fikir yürütüyor ve sonuçta da böyle bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.

Kış sezonunda inşaat işçisi olan kişi yaz sezonu başladığında bir de bakıyorsunuz çalıştığı inşaatın yan tarafındaki otelde garson veya komi olarak işe başlıyor. Tarlada traktör veya kamyon şoförü olarak çalışan birisi biraz ucuza çalıştığında hemen bir turizm taşımacılık firmasında "tur otobüsünde şoför" olarak çalışmaya başlayabiliyor. "Herkesin her şey olabildiği bir turizm sektöründen" ve girdisinden de ancak bu kadar artı değer sağlayabilirsiniz.

Turizm sektöründeki girdileri turist sayısı ile artıramazsınız, dünyada böyle bir şey ne gördüm ne de duydum. Ancak "turizm hizmet sektöründe hizmet verenlerin kalitesini yükselterek doğrudan sonuca ulaşabilirsiniz". Çünkü beş ay önce inşaat işçisi olan birisi beş ay sonra garson olduğunda, aynı kişi bir yıl sonra da o çalıştığı restoranın sahibi olmak istiyor. Bu amacına ulaşmak için de hiçbir sınır ve kural tanımıyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları