Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

TMT Kıbrıs'ın Kuvayımilliyesidir!

Türkiye, derin bir devlet krizi içinde bocalıyor. Ağır bir hüküm gibi gelebilir ama maalesef böyle. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine (CHS) geçmesiyle birlikte hızlanan kriz her geçen gün biraz daha derinleşiyor.

Daha önceki bir yazımda devlet için, "Milletin teşkilatlanmış şekline verilen isim. Bağımsız, soyut bir varlık.  Somut ifadesiyle ise yönetenleri kasteder. Böylece hükümeti, bağlı kurumları ve yargı gibi organların yöneticilerini anlatır. Hükümet derken de, ordu derken de yönetenleri kasteder ve anlarız. Ancak demokrasilerde hükümet anayasaya göre belli bir dönem görev yapar. Diğer ordu, yargı, hazine gibi kurum ve organlar ise yine anayasaya göre süreklidirler." cümlelerini kurmuştum.

Bu yazıya başlarken de dostlarıma devlet nedir, algı nasıldır diye sorup fikirlerini aldım. Onlardan gelen cevaplar da ilginçti. Birisi; "Ne zaman ve nasıl kurulduğunu bilmediğim, ezelden bugüne gelen soyut bir yapı. Aramızda maddî olmayan bir sözleşme var. Benim ona karşı, onun bana karşı ödevlerimiz, haklarımız ve görevlerimiz var. İzin verdiğim birtakım yetkilerini üzerimde kullanabilir. Ancak bu yetkilerini yasalar, adalet, töreler çerçevesinde kullanır." diyordu.

Bütün uyarılara rağmen 2018 yılında başlayan yönetim sistemi değişikliğiyle CHS, ezelden bugüne gelen yapıyı ve algıyı bozdu. Artık binlerce yıl içinde olgunlaşarak gelen sistem, bir kişi üzerinden yürümeye çalışıyor. Devletin yönetimi bir kişiye çok ağır gelmekte. Dolayısıyla da ortaya büyük bir yönetememe meselesi çıktı.

Uzun bir giriş oldu biliyorum. Ama içinde yaşadığımız şartları hatırlamak ve hatırlatmak için yazdım. Türk halkı bu büyük krizden çıkışın yollarını arıyor.

Var olmak kavgası

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir cinayet işlendi. Bu cinayet Türkiye'de de ciddi karşılık buldu. Ölen, yasadışı kumar işlerinin önde gelen isimlerinden ve ismi son dönemde şantaj kasetleriyle gündeme gelmiş birisi.

Türk kamuoyu da çok ilgiliydi. Ne de olsa ölen siyasilerle yakın ilişkisi olan bir isimdi. Gazeteciler de vatandaş da olan bitene yakından bakmakta çok haklıydılar.

Bu ilgi içinde Halk TV'de Ayşenur Aslan programında konuyu işlerken ölen için "…kendini TMT, Türk Mukavemet Teşkilatının üyesi olarak tanıtırdı. Türk Mukavemet Teşkilatı Ada'da ve yakın hinterlandında suikastlarla bilinen bir, illegal diyelim, yarı resmî oluşumdu" dedi. Kamuoyu büyük tepki gösterdi. Bunun üzerine Ayşenur Aslan özür benzeri (!) bir açıklama yaptı; "Özellikle TMT için hayatını kaybedenlerin ailelerini incittiysem onlardan özür diliyorum. Çünkü asla söz konusu değil onları incitmek benim ne haddime zaten. Ben orada başka bir şey söyledim."

Özür benzeri dedim çünkü Aslan sadece TMT'li şehitlerin ailelerinden özür diliyor. Dolayısıyla TMT için söylediklerine inandığı ve vazgeçmediği anlaşılıyor.

Türk Mukavemet Teşkilatı Kıbrıs Adası'ndaki Türklerin hayatını ve Türklüklerini korumak için kurulmuş bir teşkilat. Kurulduğu şartlar çok önemli.

1878 yılında 2. Abdülhamit idaresindeki Osmanlı, Ada'yı İngiltere'ye kiralar. Kiraya (!) verilen Bir apartman dairesi değildir tabi, devletin topraklarıdır. Üzerinde de vatandaşları yaşamaktadır. Bu bir egemenlik meselesidir.

"İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere, sömürgelerinden çekilerek bağımsızlıklarını tanımaya karar verince Kıbrıs'ın ne olacağı bir Kıbrıs sorunu yaratmıştı." Bu cümleler TMT'yi bilinen yapısıyla kuran Emekli Albay İsmail Tansu'ya ait. TMT'yi ve Kıbrıs Türklerinin var olmak mücâdelesini anlatan Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu kitabının arka kapağından.

Enosis'e karşı 20 tabanca

Kıbrıs'taki gelişmelere bakıldığında 1950'de Rum kilisesinin yaptığı Enosis plebisiti var. Sonuç %96 Enosis'e evet olarak çıkıyor. Rumlar, self determinasyon hakkı için 1954'te, BM'ye başvurdular. Maksatları da plebisit sonuçlarıyla belliydi yani Enosis'in gerçekleşmesini istiyorlardı. Ancak Ada'da Türkler de vardı. Başvuru reddedildi. Ama Rumlar artık silahlı mücâdele yoluna girdi. Rum gençleri Yunanistan'a götürülerek eğitilmeye başladı. Artık soykırıma doğru giden bir yola girdiler.

TMT ilk olarak Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından 15 Kasım 1957'de kurulmuştur. Hepi topu 20 tabancaları vardır. Kıbrıs Türkleri, Yunanistan'da eğitilen Rumlara karşı kendilerini korumaya çalışmaktadırlar.  Artık devreye Türk Silahlı Kuvvetleri girer ve TMT bugünkü bilinen hâline 1 Ağustos 1958'de gelir.

Uyuyan hücreler hâlinde teşkilatlanan TMT, 20-21 Aralık 1963 Kanlı Noel diye bilinen katliama kadar açığa çıkmadı. Aslında yaşananlar soykırımdı. Çünkü insanlar sadece Türk oldukları için katlediliyorlardı.

Enosis'i gerçekleştireceklerini düşünen Rumlar karşılarında silahlı bir direniş görünce çok şaşırdılar. Türklerin 20 tabancayla başlayan destanı, 1963'ten 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtına kadar sürdü. 10 yıl 7 ay ve 29 gün süren çok ama çok zorlu geçen bir sürede yazıldı. Gözler Toroslara dönük, kulakların biri radyoda diğeri dışarıdan gelebilecek yabancı ayak seslerinde ve eller tetikte… Bugün bir çırpıda söyleniveren bir istiklâl destanı…

Kıbrıs Türkleri verdikleri Türklük mücâdelesini çok büyük zorluklara rağmen başardılar. Hür ve bağımsız bir devlet kurdular. Bir Türk devleti olduğu daha tarihe geçti. Türkiye'den başka tanıyan yokmuş, varsın böyle olsun. Bugün olmazsa yarın mutlaka olacaktır. Can güvenliği içinde, gece nöbetleri tutmadan rahat yataklarında uyuyorlar.

Fikrî terazisinin dirhemleri

O gün silahla verilen istiklâl mücâdelesinde tıpkı bugünkü demokratik şartlarda olduğu gibi İngiliz'le, ABD ile, Yunanistan'la ya da Rumlarla iş birliği yapanlar çıktı. Mesela Moskova yanlısı bazılarının, Sovyetler Birliği destekliyor diye Makarios'u destekledikleri de tarihe kayıtlı. Bunların bazıları suikasta uğradı. Suikastı yapanların İngiliz veya Yunan gizli servisleri mi yoksa Rumlar mı veya kim oldukları anlaşılamadı.

Öncelikle bu adamlar haindirler. Tıpkı İskilipli Atıf gibi. Gerçek böyleyken, bugünden o güne, fikrî gözlüklerle bakarak, TMT suikastçiydi demek insafa sığmaz. Hem de eski bakış açısını bugüne taşımak anlıma gelir ki Türkiye, Kıbrıs ve Türk Milletinin bugünkü meselelerine büyük zarar verir. Mesele solculuk, sağcılık veya bilmem necilik meselesi değildir. Bugün de öyle. Ve savaş şartlarındaki olaylarla bugün aynı şekilde değerlendirilemez.

Kim ki geçmişi bugüne taşıyıp bugünü o ölçülerle tartmak isterse, Türkiye'nin girişte belirtilen bugünkü meselelerine karşı birlikte hareket etmenin önünü kapatmak istiyor demektir. Özürsüz şuuraltının açığa çıkması da dahil.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları