İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı Süleyman Soylu, İstanbul Fatih''te İlim ve Kültür Vakfı''nın etkinliğinde yaptığı konuşmasında: "15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı''nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye''yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs''ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek siyasi darbe girişimidir" ifadelerini kullandı.
İşin açığı böyle saçma sapan bir ifadeyi kullanmaya cüret eden bir politikacının İçişleri Bakanlığı makamını bir dakika daha dahi işgal etmemesi gerekir.
İçişleri Bakanı bu ülkede seçim güvenliğini temin etmekle yükümlü kişi değil midir?
Elbette o kişidir…
Kentlerde polis, kırsalda jandarma seçim güvenliğini sağlamakla yükümlü devlet memurları, kolluk görevlileridir ve her iki kurumda doğrudan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu''ya bağlı bulunmaktadır.
Böyle bir görevle yükümlü olan bir kişinin seçimleri darbe ile eşdeğer tutması akıl almaz bir saçmalık ve hatta açık bir anayasal suçtur.
Bak Süleyman kardeş siz ne kadar uğraşsanız da Türkiye Cumhuriyeti hâlâ ayaktadır ve bu topraklarda zedelenmiş olsa da demokrasi hüküm sürmektedir.
Bu makamlar size babanızdan miras kalmadı, halkımızın hür iradesi ile kullandığı oylarla seçildiniz ve millî iradenin tecelli etmesiyle o koltuklara oturdunuz.
Öncelikle haddinizi bilmeniz ve ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması gerekmektedir seçimleri darbe ile eşdeğer tutmak da ne demek?
Sevgili okurlarım bakın korkan her canlı saldırganlaşır; aynı şekilde iktidarı kaybetme korkusu iktidar mensuplarını da çılgınlaştırmakta ve son derecede saldırgan bir hale getirmektedir.
Biliyoruz ki Soylu, Erdoğan sonrası AKP içindeki iktidara oynayan politikacılardan biridir.
Süleyman Soylu, Kahramanmaraş depremlerini itibarını artırmak, ön plana çıkmak ve parti içindeki konumunu güçlendirmek için kullanmak istedi. Hatta biliyorsunuz bu yüzden Hulusi Akar ile gerilim yaşadığı, askerin bu kavga nedeniyle sahaya geç indiği de basına yansıdı ve kamuoyunda konuşuldu.
Fakat deprem sonrasında işler Soylu''nun beklediği gibi gelişmedi. Soylu''nun ekibi dandik çıktı ve tam manası ile çarşafa dolandı. Herkes gördü Soylu''nun ekibi enkazlara günlerce müdahale edemedi, arama kurtarma çalışmaları çok yetersiz kaldı. Ben bunca deprem gördüm ve lakin bu kadar beceriksizlik ve yetersizliği hiç mi hiç görmedim. Yetersizlik o seviyeye vardı ki insanlar kendi paraları ile kepçe, vinç, kamyon kiralayarak yakınlarını enkaz altından kurtarmaya kalkıştı fakat bunu dahi engellediler.
Anlaşılan o ki Soylu ve ekibinin depremde gösterdiği beceriksizlik ve bu beceriksizlik yüzünden on binlerce insanın nahak yere hayatını kaybetmesi Süleyman Soyluyu aşırı ölçüde paniğe sevk etti.
Soylu sebebiyet verdiği büyük beceriksizliği unutturabilmek, yaşananların konuşulmasını engelleyebilmek için son derecede saldırgan bir üslup ile muhalefeti itham etmeyi bir strateji olarak benimsemiş gibi görünmektedir.
İşte bu yüzden herkesi terörle iş birliği yapmakla suçlamaya çalışıyor, biz kaybedersek teröristler kazanır gibi ipe sapa gelmez gerekçeler uydurup duruyor.
Sonuçta baktı kimseyi ikna edemiyor işi biz gidersek erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla ve hatta insanlar hayvanlarla evlenecek deme noktasına kadar vardırdı, bu kadar şirazeden çıktı.
Buradan kendisini atayan Cumhurbaşkanı Erdoğan''a bir çağrıda bulunmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı bu kişinin seçim güvenliğini sağlayacak makamda oturması artık seçimlerin güvenliğini ve demokratikliğini tehdit etmektedir! Bunca rezalete rağmen kendisinin istifa etmeye niyetinin olmadığı da anlaşılıyor top sizde ya kendisini azledersiniz veyahut da seçimlere gölge düşmesine razı olursunuz…
