Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

"Soylu boş boş konuşuyor"

Dostlarım, beni sevenler sağ olsunlar çok sert yazma bak not alıyor, deftere yazıyorlarmış diye uyarıyorlar.

Yahu Tanrı aşkına siz söyleyin bunca liyakatsizlik, bunca beceriksizlik, bunca basiretsizlik nasıl eleştirilmez?

Yapılan bunca vahim yanlış iş, bunca büyük beceriksizlik ve basiretsizlik karşısında kim, nasıl suskun kalabilir?

Bunları nasıl yazmayayım?

Görüldü ki ortada 99 depremleri sonrasında yeterli hazırlık yapılmadan boşa harcanmış yirmi küsur yıl var. Deprem sonrasında son derecede beceriksiz ve yetersiz bir müdahale sonucunda nahak yere on binlerce can yitirilmiş, on binlerce insan yaralanmış sakat kalmış. Şimdi ben bunun sorumlusu olanları nasıl eleştirmeyeyim?

Bugün bunları eleştirmezsek gelecekteki yöneticilerin, gelecekteki afetler için de aynı tavrı takınmasını, aynı tutumu sürdürmesini nasıl engelleyebiliriz?

Üstelik en sorumlu makamındakiler bu durumda bir de çıkıp hiç utanmadan birtakım saçma sapan mazeretlere sığınıyor, boş boş konuşuyorken biz nasıl susalım?

Kimden bahsettiğim belli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu''dan bahsediyorum, adam çıkmış konuşmuş ve bizim hazırlığımız "İstanbul depremiydi" demiş…

Yahu ortada bir hazırlık olmadığı, bir afet anı için plan, program yapılmadığı kabak gibi ortada değil mi?

Bırak Türkiye''nin en kalabalık nüfusunu ve en yoğun yerleşimini etkileyecek bir İstanbul depremini, görece olarak çok daha küçük bir nüfusu ve çok daha düşük yoğunluklu bir bölgeyi etkileyen bu depremde bile nasıl yetersiz kalındığı, ne kadar eksik hazırlık yapıldığı ayan beyan ortada değil mi?

Bu yetersizlik açık seçik ortadayken kurulan bu cümle boş boş konuşma değil midir?

Soylu''nun bir dolu mazeret uydurmaya çalıştığı konuşması uzun ama arada diyor ki: "97 bin deprem tatbikatı yaptık. 650 bine yönelik afet gönüllüsü oluşturduk. Deprem gönüllüsü diye bir şey oluşturmaya çalıştık."

Bir kere zaten en vahim yanlış deprem ve benzeri bir afet sonrasında, ordunun temel bir görevi olmaktan çıkarıp gönüllüler ile müdahale etmeye kalkışmaktır!

Temel hata buradadır zaten, sonra arkası çorap söküğü gibi gelmiştir!

Darbe korkusu ve asker alerjisi ile bu görevi askerden alıp birtakım gönüllülere ihale etmek geç kalan, yanlış ve yetersiz müdahalenin en önemli nedenidir.

Bunun sonucunda arama kurtarma faaliyetlerinde en önemli ve en yaşamsal zaman dilimi olan ilk 72 saat kaybedilmiştir!

Sonuç: Bu yazının yazıldığı saatler itibarıyla can kaybı sayısı 40 bini aşmış durumda ama tek bir istifa ile yok!

Türk ordusu bu ülkedeki en organize güç, plan program ve hazırlık yapma kapasitesi en yüksek kurumdur; eğitimli, donanımlıdır ve bizimdir, yerlidir, millîdir!

Tamam, biliyoruz ordumuzun temel görevi yurdumuzu ve insanlarımızı savunmaktır. Bunun için hazırlık yapar, plan programlar oluşturur ve tatbikatlar icra eder. Lakin günümüzde savaşlar artık istisnai olaylardır, her ne kadar ordunun temel görevi dış güçlere karşı yurt savunması olsa da elde hazır bulundurulması zorunlu olan bu gücü gerçekleşeceği kesin olan doğal afetler için de hazır tutmak ve kullanmak en akıllıca ve en ekonomik seçenektir.

Her ülke, düşük olasılıklı olsa da bir savaşa karşı zaten askerini hazır bulundurmak ve eğitip, donatmak zorundadır. Askerî eğitim ve donatımların birçoğu zaten bir afet anında da kullanılabilecek unsurlardır. Üstelik asker gönüllülere ya da Sivil Toplum Kuruluşlarına benzemez sağlam bir emir konuta zinciri mevcuttur, hızlı ve iyi çalışır. Kim kimden emir alacağını, kim kime ne emir vereceğini net olarak bilir.

Afetler sonrasında ortaya çıkan kaotik ve tehlikeli ortamlarda ise sahadaki personelin sayısı değil niteliği ve koordinasyonu önemlidir. Doğru sayıda nitelikli personeli eğitip donatmaz, gerekli makine araç gereci sağlamazsan enkaz başında yığışıp panik halinde, ne yapacağını bilmeden şaşkın şaşkın dolaşan bir sürü insan görürsün.

Sonuç ise doğru ve yeterli müdahale yapılmış olsa kurtarılabilecek on binlerce yaşamın kurtarılamaması olur…

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları