Selçuklu ailesinin sonları aynı akıbet ile biten 3 kuşak: Kutalmış, Süleyman Şah ve Kılıçarslan

SERİ -2 SÜLEYMAN ŞAH’IN ÖLÜMÜ

Sultan Alparslan Kutalmış Bey ile taht savaşını kazanmış akabinde Kutalmış Bey vefat etmiş, Kutalmış Bey’in kardeşi Resul Tigin ve oğlu Süleyman Şah, Mansur, Alp İlig ve Devlet’i esir almıştı. Sultan Alparslan Bey’in kafasındaki düşüncesi Resul Tigin ve Süleyman Şah ve kardeşlerini öldürmekti. Ancak Veziri Nizâmülmülk bu idamı engellemiş ve her ikisinin bir nevi hayatlarını kurtarmıştır. Vezir Nizâmülmük’in bundaki diğer amacı bu ölümlerin lanetli olma ihtimali olduğunu düşünmesi idi. Ancak Selçuklu Devleti’nin başkenti Rey’den Urfa-Bilecik taraflarında sürgün hayatı yaşamışlardır.

26 Ağustos 1071 yılında Alparslan Bey’in Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen ile Malazgirt Meydan Muharebesini kazanması sonucunda Anadolu toprakları Türklere tamamen açılmış olmuştur. Çünkü daha öncesinde Türk akınları Anadolu’nun uç kısımlarına devam etse de Doğu Roma tekfurları ile engelleniyordu. Malazgirt Savaşı ile bu dirençte kırılmış oldu. Sultan Melikşah döneminde Süleyman Şah ve kardeşleri ile birlikte öncelikle Fırat nehri ile Urfa arasındaki yerleri fetih hareketine giriştikten sonra Orta Anadolu’ya fetih politikasına dönmüştür. Bu süreçte Şöklü ile birlikte Büyük Selçuklu Devletine tabii olarak yeni bir devlet kurmak için Atsız’ın elindeki Akka’yı fetih yapmaya çalıştı ancak Şöklü ile birlikte Atsız’a yenildi. Nihayetinde Atsız Şöklü ve oğlunu öldürürken Süleyman Şah’ın amcaoğlu ve kardeşlerine dokunmamıştır. Ancak Atsız bu durumu derhal Melikşah’a bildirdi. Süleyman Şah, Atsız’dan amcaoğlunu ve kardeşlerini kendisine teslim edilmesini istese de Atsız durumu Melikşah’a bildirdiğini bu durumda akıbetinin kararını ancak Melikşah ’tan gelecek cevaba göre hareket edeceğini bildirmiştir. Bu isteğini birkaç kez ileten Süleyman Şah maalesef istediğini elde edememiştir. Çünkü Atsız; Kutalmışoğullarını ve amcalarının oğullarını gelen bir emirle önce Bağdat’ta bulunan Aytekin es-Süleymani’ye gönderdi, o da başkent İsfahan’a yollayıp Sultan’a teslim etmiştir. Süleyman Şah ise bunun intikamı olarak da Bizans yönetimindeki Antakya’yı kuşatmıştır. Daha sonrasında Vali İsaakios Komnenos ile 20.000 dinar karşılığında barış yaparak kuşatmayı kaldırdı. Bu sırada Halep civarında Atsız’a yardıma gelen 3000 Türkmen atlısına saldırmış ve mallarını yağmalamıştır.

Anadolu’da fethi hareketlerine hızlıca başlayan Süleyman Şah, Marmara bölgesine hareket ederek İznik’i fetih etti ve yeni kuracağı devletinin başkenti olarak belirledi. Bunun sonucunda başarıların neticesinde Melikşah tarafından Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı olarak tanıyan bir menşur, Abbasi halifesi tarafından da ‘’Nasırüddevle, Ebü’l-fevâris, Rükneddin’’ unvanları ve lakaplarını kendisini bir ferman ile iletildi. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde Süleyman Şah’ın kendi adına bir para-sikke bastırdığına dair bir emare bulunamamıştır. Bu sebeple kurduğu devletin tam anlamında bağımsız devletten ziyade Büyük Selçuklu Devletine bağlı bir vasâl olduğu varsayılıyor.

Bu süreçte Bizans İmparatorluğu’nda yaşanan taht kavgalarında daima denge ve fetih politikasına göre şekillendiren bu süreçte İstanbul’un Boğazına kadar topraklarına katmıştır. En sonunda tahtı ele geçiren Aleksios Komnenos Haziran 1081 yılında Süleyman Şah ile yüklü bir miktarda tazminat ile Dragos Suyuna kadar çekilmiş oldu. Böylelikle her iki devlette nefes almış oldu.

İlerleyen dönemlerde Süleyman Şah sırasıyla Kilikya (1083), Antalya (12 Aralık 1084) ‘yı fethetti. Bu sırada Antakya ve yörelerini fethedip Halep kapılara dayanması üzerine Suriye’de tek başına hakimlik kurmaya çalışan Musul Emiri Müslim, Süleyman Şah ‘dan cizye almak istedi. Bundaki isteme maksadı ise Antakya’nın daha önceki sahibi Philateros Brachamios’dan her yıl cizye vergi aldığı gibi Süleyman Şah’tan da istemektedir. Böylece eğer Süleyman Şah Musul emirine vergi verirse Müslim’e vasal bir devlet olma konumuna düşecekti. Ancak Süleyman Şah bu cizye vergisini ödemek istemediğini çünkü Antakya’nın yeni sahibi kendisinin olduğunu ayrıca kendisinin Müslüman olduğunu belirtti. Musul emiri Müslim’in bu süreçteki katı tutumu Müslim’in askerlerinin Süleyman lehine saf değiştirmesine sebep oldular.

Bu süreçte Musul emiri Müslim, Süleyman Şah’ı tek başına ekarte edemeyeceğini anlayınca Melikşah ile arası bozuk olan Tutuş’un emrindeki Artuk Bey’e müracaat etti. Melikşah ile yollarını tamamen ayıran Artuk Bey kendisini yeni lider olarak Suriye Meliki Tutuş’u seçmişti. Bu süreçte Artuk Bey ve Müslim kendi aralarında bir antlaşma yaptılar.

  1. Şerefüddevle Müslim de Artuk Bey gibi Sultan Melikşah’a tabi olmaktan vazgeçecek,
  2. Tutuş Büyük Sultan olarak tanınacaktır.
  3. Sünni Abbasi halifesiyle ilişkiler kesilerek Şii Fatımi halifesine bağlanılacaktır.

Ancak bu antlaşma uygulamaya sokulamadı. Çünkü Müslim, Süleyman Şah ile yapılan savaşta ölmüştür. (20 Haziran 1085) Ancak Musul emirinin ölümü ile değişen dengeler de Melikşah ile Süleyman Şah arasında kritik duruma getirmişti.

SÜLEYMAN ŞAH’IN ÖLÜMÜ

Süleyman Şah’ın Müslim’i mağlup etmesiyle Halep üzerine yürüyüp Haziran-Temmuz aylarında şehir kuşatmaya başladı. Bu sırada şehir, Şerif Ebû Ali Hasan b. Hibetullah el-Huteytî’nin, kale ise Müslim’in amcası Salim b. Malik’in yönetiminde bulunuyordu. Süleyman Şah’ın Halep’i kuşatması 31 Temmuz 1085 gününe kadar sürdü. Fakat Şerif Ebu Huteytî ‘nin Melikşah ‘tan icazet almasını gerektiğini belirtti ve Süleyman Şah Halep’i kuşatmaktan vazgeçti. Melikşah’a mektubunda Halep’i kendilerine teslim edeceklerini bildirdiler ve acil olarak Melikşah’ın buraya gelmelerini yoksa Süleyman Şah’ın kuvvetlerine karşı koyamayacaklarını söylediler. Bu sırada Halep ısrarından vazgeçmeyen Süleyman Şah Nisan-Mayıs 1086 tarihinde Halep’i ikinci defa kuşattı. Melikşah ‘tan kesin bir cevap alamayan Halep Emiri Ebu Huteyti, Melikşah’a sunduğu teklifinin aynısını Melik Tutuş’a sundu. Buraya gelip Halep’e teslim edeceğini belirtti. Tutuş bu teklifi büyük memnuniyetle karşıladı ve Artuk Bey’le Halep’e doğru yola çıktılar. Bunu haber alan Süleyman Şah’da onu karşılamak için harekete geçti.

Nihayet 4 Haziran 1086 günü iki Türk ordusu karşı karşıya geldiler. Bu sefer savaş Halep’in üç mil kadar güneyinde Aynuseylem mevkiinde karşılaştılar. Tutuş bu sırada Süleyman’ın yanında yer alan Türkmenleri kendi tarafına geçmeyi ikna etti. Tutuş’un ordusunu Artuk Bey yönetmiş ve askerlerin canla başla savaşması neticesinde Süleyman Şah ağır bir yenilgiye uğradı. Kalan birlikleri ile büyük çaba sarfeden Süleyman Şah; Tutuş’un askerlerinden birinin okuyla ölmüştür. Bazı kaynaklar da ise Tutuş’un Süleyman Şah’ın kendisine getirilmesini, kendisini onurlu bir şekilde karşılanacağını belirtmiş ancak o süreçte yaşadığı yenilgi ve buhran yüzünden kendi canına kıydığı düşünülüyor. Süleyman Şah’ın ölümüne Tutuş* çok üzülmüş cesedin başında; ‘’Biz size çok zulmettik, sizleri bizden uzaklaştırıp, ne yazık ki, işte böyle ce öldürüyoruz.’’ diye eski kırgınlıkları dile getirmiştir.

Böylelikle Süleyman Şah ‘da babası gibi bir savaş sırasında öldürülmüş oluyordu. Bundan sonraki son serimiz de ise I. Kılıçarslan’ın da ölümü ile seerimizi sonlandıracağız.

* Tutuş; Alparslan’ın çocuklarından birisi… Suriye Meliki

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları