Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

Romantik bir dava adamı: Dündar Taşer

"Ey yüreğim benim ne suçum var

Bu halkı sen sev dedin, ben de sevdim."

Mağcan CUMABAY

Dündar Ağabey ilk olarak merhum Prof. Dr. Erol Güngör'ün "Taşer'in Büyük Türkiye'si" makalesinde dikkatimi çekmişti. Hoca, "Fazileti kıskanan bir adam olsaydım, bu adamdan nefret etmem için her türlü sebep mevcuttu" diye yazıyordu.

Eşi Asuman Hanımefendi, Dündar Ağabey hatırasına düzenlenen bir toplantıda O'nun için: "Dündar bütün ömrünü bu aşkla yaşadı. Milleti kendine özgü algılar, kendine özgü algıladığı milleti yine kendine özgü bir aşkla, romantizmle sever" diyordu. Dündar Bey, "Romantizme Dair" yazısında da (Devlet 12 Ocak 1970 s. 41): "Romantizmi inkâr, insanı inkârdır. Sakarya'ya dayanmış düşmanı, Akdeniz'e kadar kovalayan kudret romantizmdir." der.

Ayhan Tuğcugil müstearıyla yazan İskender Ağabey (Öksüz): "O büyüktü… Ve küçük şeylerle uğraşmazdı. 'Türk subayı Balkan mağlubiyetine, 93 mağlubiyetine üzülmez. O hala Viyana önünden çekildiğimize kızar' derdi. Büyük düşünür, büyük duyar ve büyük icra ederdi ve… Yorulmazdı (Devlet 26 Haziran 1972 s. 148)" diye yazar. Burada romantik aşk ruh kazanmış, ete kemiğe bürünmüş görünür hâle gelmiştir…

"Biz, dünyanın en büyük imparatorluklarını kurmuş ve hâkimiyetini eski dünyanın bilinen her köşesinde yürütmüş bir milletiz. Karlofça bu uzun koşuda tökezlenen bir nokta oldu. (…) Ne Kadızadeliler İslâm'ı anlamıştı ne de Avrupacılar batıyı. 25 milyon Km2'lik vatanı birleşik tutmak için taklitten başka tedbir düşünen olmadı.

İsyanlar, ihtilâller, sokak kavgaları oldu. Birbirimizi kırdık, sultanları kestik, nihayet kendi ordumuzu top ateşine tuttuk.

Mısır gitti, Cezayir gitti, bu yitirme devri 150 yılda bizi Sakarya sahiline getirdi. Velhasıl 300 senedir kandaki mikrobun deride açtığı yarayı tedavi ile uğraşıyoruz.

Biz bir cihan devletinin kalıntısı üstünde cihan hâkimlerinin evlâtları olarak oturuyoruz.

Binlerce yıl önceki efsaneler tutulacak yolu göstermiştir. Demiri eritinceye kadar sabır." diye yazmıştır Devlet Gazetesinin birinci sayısında. "Biz Kimiz" diyerek yazdıklarıyla geçmişten geleceğe ışık tutan bir liderlik göstergesidir (Devlet 7 Nisan 1969, sayı 1). Tarih onun ilham kaynağıdır. Osmanlı sipahi sisteminden hareketle OYAK'ı tasavvur eder (Devlet 18 Ağustos 1969, sayı 20).

O'nun hakkında her yazan, gençliğe ve gelecek nesle verdiği önemi, özelliklerinden birisi olarak öne çıkarıyordu. Ülkücü, "ipeğe sarılı çeliktir" sözünü duyduğumda kendimde hissettiğim gücü hatırladım. Bu sözün Dündar Ağabey'e ait olduğunu öğrendiğimde hem O'na karşı sevgim artmış hem de gençlere verdiği önemi daha da bir kavrar olmuştum.

"Gençlik" başlığıyla yazdığı yazı çok dikkat çekicidir (Devlet 28 Aralık 1970, s. 91). Silahların patlamaya başladığı, kıyıcı kavganın başlangıcında: "Bizim neslimiz, bir reaksiyon neslidir, yılan, aciz, rahatçı, ürkek, çekingen, nemelazımcı ve renksizdir. Ne işimiz vardı Yemen'de, niye gittik Viyana'ya, bu Kıbrıs meselesi nerden çıktı başımıza? Dedikleri bu. Tek gayeleri vardır. Sorumlu olmamak.

Çocuklarımız: Bizim reaksiyonumuzdur ve aslında aksiyondurlar, kendilerini cemiyetlerinden sorumlu sayıyorlar. Vazife duyguları vardır. Canları, başları, istikballeri, emelleri için vakıftır tutkuları vardır, davaları vardır, kavgaları vardır. Yan yana karşı karşıya her şeyi hiçe sayarak vuruşuyorlar, faydalı mı? Gerekli mi? O başka amma büyük ve azametli fırtınalar yaratıyor ve kasırga gibi yaşıyorlar; büyük sayılan gereksizleri küçümsüyorlarsa haklıdırlar. Rahatça, üzülmeden ve eğilmeden ölüyorlar, rahatçılara, makamcılara, çıkarcılara tepeden bakıyorlarsa haklıdırlar.

Her iki kampta toplananı da cephede yaşayan kaçak nesle saygıları yoksa haklıdırlar."

Ne kadar babayiğitçe değil mi?

Bir başka dostu, büyük yazar Emine Işınsu ölümünün birinci yılında hasretini dile getirir Töre'de: "en büyük desteği ve güveni sizde bulmuştum. 'Dündar Bey de istiyor, faydalı buluyor öyle bir dergiyi!' Övünüyordum. (…) sizden yardım isteyen kimseyi kırmadınız ki… O kimseler, yüzünüze gülüp, arkanızdan diş gıcırdatsalar bile. Siz, bu gıcırtıları bilirdiniz. 'O halde niçin yardım ediyorsunuz?' diye sorularım, hatta isyanlarım olmuştu. '-Fakat benden yardım istedi.' söylerdiniz. Bu basit, kısa cevabın içinde, karakterinizin en belirli vasfı ışıldardı." derken ondan yardım isteyen kimseyi reddetmediğini vurgular.

"Siz, hatıra olmadınız ki… Siz varsınız efendim. Töre'nin yazıhanesinde, pek sevdiğiniz İstanbul'da, yollarda, evinizde, evimde varlığınızı duyuyorum." Böyle bir dostluk ve o dosta böyle güzel seslenmek… Devam ediyor Işınsu Abla ve müthiş bir cümle daha kurar: "Sanırım, yaşantımın en büyük olayı, Tanrının bana lütfu; sizi yakından tanımam olmuştur. Çünkü yalnız şahsınızda, milletimi daha iyi tanıma imkânı buldum."

Merhum Prof. Dr. Haluk Karamağralı: "Karakterinin üç çizgisi çok derindi; vefa, irade ve cesaret. Bu vefa evvela milletine ve tarihine idi sonra dostlarına." Ve bu vefanın karşılığı da O'nu hala anan ve arayan dostlarındadır.

Merhum Galip Ağabey (Erdem) ölümünün ardından: "Resmi ölçülere göre aramızda çok mesafe vardı yine de hiçbir gün 'Dündar Bey' demedim. Ağabey olarak başladı, yüreğimizin bir parçasını da sanki birlikte götürdüğü zamana değin, hep öyle kaldı. Böyle olması elbette saygısızlığımızdan değil, Dündar ağabeyimizin yüreğindeki yüceliktendir. Nice ağabeyler biliriz; küçücük hesaplar uğruna, ağabeyliğin güzelliğini tepip 'beyliğe' geçmiştir."

Hiç kimse yukarıdaki "O'nun yanlışı benim doğrumdan üstündür" cümlesini yanlış yorumlamamalıdır. Bu cümle inandığı kişinin ardından giden bir cihangir ruhu yansıtır. Merhum: "Milliyetçilik Hürriyetçilik eş manalıdır. (Devlet 4 Mayıs 1970, s. 57)" Demekte, hemen her yazısında ya da sohbetinde bu anlayışı öne çıkarmaktadır. İnandırılmadığı takdirde kimsenin ardından gidecek birisi değildir.

Büyük dava adamı Başbuğ mezarının başında yaptığı konuşmada: "Acı kader bizi mezarının başında konuşmak gibi aklımıza hiç getirmediğimiz bir vazifeyi yapmak mecburiyetinde bıraktı. Sen, milletimizin yiğit ve ülkücü bir evladı, partimizin çok mümtaz bir siması idin. Daha uzun yıllar omuz omuza çalışacağımıza, ülkümüzün bayrağını birlikte taşıyıp zafer gönderine çekeceğimize inanmıştık. Olmadı. Ne yapabiliriz. Takdir-i ilahi" sözleriyle acısını dile getirecekti.

Ardından yıllar sonra yazılanlar da üzerinde düşünülmeye değerdi. Rahmetli Erol Güngör 16 Haziran 1976 tarihli Ortadoğu Gazetesinde duygularını kelimelere dökecektir: "Taşer'in ölümünden bu yana geçen iki yıldır hep vücudumun ve beynimin yarısı kopmuş gibi yaşıyorum. (…) Biz O'nun ölümüyle dünyamızın yarısını kaybettik" demektedir.

O'nu arayanlar ne kadar da haklıdırlar. Sadece Devlet Gazetesi'nin 146'ncı sayısındaki "Töre Dergisi ve Tezi" başlıklı yazı bugüne dahi ışık tutar niteliktedir. Kısa fakat çarpıcı bir tarih turundan sonra "Acele Islahat Osmanlı imparatorluğunu bitirmişti. Derhal Reform da Türkiye Cumhuriyeti'ni eritebilir."

Galip ağabey "anlayışsızları görmenin vefasızları bilmenin, şuursuzlukları tanımanın sıkıntısı Rahmetliyi öyle çok üzerdi ki, tahammülü tükenmeye başlayınca, huzur akıtan bir pınarmış gibi tarihe koşardı." diyerek sıkıntıları aşmanın bir yolunu da göstermekteydi.

Şimdi; kendi yaşadıklarımız ya da kendimiz daha yaşarken yaşanmışlıklar ne kadar tarih sayılır bilmem ama bende bu okuduklarımdan sonra soruyorum: Dündar ağabey de Galip ağabey de sağ olsalar ve Türkiye Türklerinin bugün geçtiği sırat köprüsünde "Milletin hiç kimseyi dışarıda bırakmayacak şekilde yeniden tarifinin yapılması gerekir" diyen küçük kardeşlerine, "Bize 'Ağabey' deme hakkını sizden alıyoruz" derler miydi acaba? Kim bilir?

Dündar Taşer, tanımadan, tanışmadan ülkücülerin gönlünde müstesna bir yer edinen birisi. İtaatindeki sadakati inancının gücünden gelen bir dava adamı. Pırıl pırıl bir zekâ, yüreği gövdesinden büyük bir gönül ehli…

Hiç karşılaşmadığım, anlatılanlarla yazılanlardan okuduklarımla tanıdığım, tanıdıkça gönlüme demir atan büyük adamlardan merhum… O'nun gibi başkaları da var elbet, mesela Galip Ağabey, Gün Bey, Erol Güngör, Emine Işınsu… Allah ölenlere rahmet etsin. Yaşayanlara da sağlık ve sıhhat versin inşallah…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları