Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Osman Kavala meselesi

Tutukluluğunun 4. yılında 10 ülkenin büyükelçileri Osman Kavala davasına yönelik olarak ortak bir açıklama yaptılar ve bu açıklamada: "Osman Kavala'nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.  Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz." dediler.

Bir suç varsa elbette bu suçun cezası da olacaktır, bağımsız ve tarafsız yargı davayı görecek ve hükmü verecektir. Bu noktada kimsenin itiraz hakkı da olamaz, lakin tutukluluk bir ceza değil sadece bir önlemdir! Tutukluluğu keyfi bir ceza gibi kullanmak dünyanın hiçbir uygar ülkesinde kabul edilemez.

Bir davada 4 yıl çok uzun bir süredir! Bir dava 4 yılda nasıl hükme bağlanamaz? Bu soruya adalet bakanlığı ve iktidarın cevap vermesi gerekmiyor mu?

*

Cevap adalet bakanlığı yerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan geldi. Soylu, 10 ülkenin Ankara büyükelçisinin, Osman Kavala'ya ilişkin açıklamaları üzerine sert ifadeler kullandı ve "Malum bu aralar çok moda oldu, canı sıkılan bildiri yayınlıyor. 10 tane büyükelçilik bir araya gelmiş, içinde ABD'si de var Almanya'sı da var. Diyorlar ki, 'Ey Türk yargısı, Osman Kavala'yı derhal serbest bırak, talimatımızın dışına çıkma'. Osman Kavala için seferber olmuş batıya diyeceğim şudur: 'Türk yargısı bitti' demeden bitmez, bunu da herkes böyle bilsin. Ve Türkiye, o dışarıdan parmak salladığınız, parmak salladıkları zaman süklüm büklüm olan Türkiye değil. İki satır açıklamayla istediğiniz gibi yönetebileceğiniz bir ülke hiç değil. Hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden bahseden Batı, Türk yargısına talimat veremez. 'Derhal birisini serbest bırakın' diyemez. Bunu kabul etmiyoruz. Burası bir çadır devleti değil. Burası 2 bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Herkes aklını başına alsın, herkes haddini bilsin." dedi.

Yakın tarihi unutmuş görünen Soylu kardeşimizin bu üst perdeden ateşli açıklamasından ve kullandığı süklüm püklüm ifadesinden sonra mahcup olmamasını diliyorum.

Malum çok yakın geçmişte "ABD'nin rahip Brunson'ın serbest bırakılması konusunda Türkiye'ye saat ve tarih vererek tehdit ettiğini" açıklayan Erdoğan, 11 Ağustos 2018'de yaptığı konuşmasında ABD'ye "Tehdit ediyor ya… Yarın saat 18:00'e dek göndereceksiniz. Burası çatladıkapı ülkesi mi ya, burası Türkiye, ne yapıyorsunuz?" diye seslenmiş, ayrıca "Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız." demişti…

Peki, sonra ne oldu?

Önce Trump'ın Yardımcısı Mike Pence, Twitter hesabından bir mesaj paylaşarak, "Eğer Türkiye, papaz Andrew Brunson'ı acil olarak serbest bırakmazsa ve onu evi olan Amerika'ya göndermezse, Amerika Birleşik Devletleri bu masum inanç adamı özgür olana kadar Türkiye'ye önemli yaptırımlar uygulayacaktır" demiş.

Hemen sonra Trump, "Amerika Birleşik Devletleri, büyük bir Hristiyan, aile adamı ve harika bir insan olan Pastor Andrew Brunson'ı uzun süredir tutuklu yargılayan Türkiye'ye büyük yaptırımlar uygulayacak. Brunson büyük acı çekiyor. Bu masum inanç adamı hemen serbest bırakılmalı!" diye eklemişti.

Sonucu biliyorsunuz terörist ve casus denilen Brunson serbest bırakıldı, uçtu gitti Trump ile birlikte poz verdi…

İşin açığı Türkiye'yi ve Türk yargısını bu duruma düşüren iktidar utanmalıdır.

Siyasi gerekçeler ile yaptığınız yargıya müdahaleler sonucunda siz yargı erkinin bağımsızlığı ve tarafsızlığını berhava ederseniz işler de bu noktaya gelir.

Ayrıca Soylu, sadece hamaset yapıyor, AİHM'in Türk yargı sistemince kabul edilen ve kararlarına uyulması gereken bir hukuki yapı olduğunu unutuyor, sonuçta büyükelçilerin isteği AİHM yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanmasıdır…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları