Bir devletin dokusuna suç örgütlerinin bulaşmasının sonuçları çok vahimdir ve eninde sonunda yaratacağı çürüme o devleti yıkıma götürür.

Nasıl bir damla lağım suyunu bir varil tertemiz suya katsanız, o lağım suyundaki mikroplar, bakteriler hızla üreyip koskoca bir varili lağım suyuna çevirip içilmez, kullanılmaz bir hale getirirse suç örgütlerinin devlete bulaşması da benzer bir etki yaratır.

Türkiye 90'lı yıllarda uçurumun kenarından dönmüştü, 2000'li yılların başında iktidarın toptan el değiştirmesinin arkasında yatan ana güdü çok büyük bir ölçüde toplumun bu kirlilik ve çürümüşlükten iğrenerek, arınma isteği olmuştu.

Yolsuzluk, yokluk ve yasaklar ile mücadele sloganı ile iktidara talip olan AKP'yi halk; "bunlar Müslüman, alnı secdeye değen çocuklar, haramdan günahtan sakınır, Allahtan korkar, hiç bir şey yapamasalar bari yolsuzluktan, hırsızlıktan, rüşvetten uzak dururlar" düşüncesi ile iktidara taşımıştı...

Açıkça söylemek gerekirse AKP iktidarı, ilk yıllarında bir çok namlı mafya babası ve tetikçisinin yargılanarak hapsedilmesi, organize suç örgütleri ile etkili bir şekilde mücadele edildiğine dair de toplumda bir kanaat oluşturmuştu...

Sonra....

Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet skandalları ortaya saçıldı.

Kimsenin aklına gelmeyen şeyler bile oldu üniversite giriş sınav soruları dahil gençlerimiz için yaşamsal önem taşıyan bir çok sınav sorusu bile çalındı bir organize suç örgütü yandaşlarına dağıtıldı ya da satıldı. Bunların devlet içinde kadrolaşması sağlandı.

Alnı secdeye değiyor bunlardan zarar gelmez denilen adamlar örgütlenerek devleti ele geçirmeye kalktılar. İş o raddeye vardı ki devletin tankını, uçağını, helikopterini ve hatta savaş gemisini çalarak demokrasinin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisini bile bombaladılar.

Davalar açılıp, ifadeler alınınca karşılaşılan organize suç örgütünün vahameti ortaya döküldü. İtirafçı olanlar işlenen suçlar ile ilgili bilgi verdikçe duyanın kanı dondu.

Lağım patladı...

Bu organize suç örgütleri girdikleri her ortamda temiz olan her şeyi kirletmekte pek mahirdirler, çünkü varlıkları temiz olan tarafından tehdit edilmektedir...

Eğer en küçük bir fırsat ya da müsamaha tanınırsa polis, istihbarat, yargı, bürokrasi, siyaset, iş ve medya dünyası  kara para ile kirletilir, çok kısa bir süre zarfında organize suç örgütlerinin hakimiyeti altına girer.

Muazzam boyutlardaki suç parasının getirdiği iktidar ve satın alma gücü temiz kalmayı son derecede zorlaştırır. Bu örgütler kara para ile kirletemedikleri temiz alanları zorbalık ve şiddet ile imha etmekten de çekinmezler elbette.

FETÖ ve benzeri terör yapıları yetmezmiş gibi son günlerde ortaya saçılan videolar, yapılan ziyaretler, verilen fotoğraflar ve konuşulanlar AKP iktidarının organize suç örgütleri ile de pek bir içli dışlı olduğunu ortaya çıkarmış bulunmaktadır.

Omerta kanunu bozuldu...

Malum mafyada suskunluk sessizlik emreden bir "omerta kanunu" vardır, oysa bu gün artık herkes konuşuyor, belgeler bilgiler dedikodular ortaya saçılıyor.

Organize suç örgütleri ve üyelerini temelde gizlilik ve sessizlik korur bu bozulduğu andan itibaren bu örgütler öyle ya da böyle çökerler.

Hatırlayın lütfen; Susurluk kazası sonrasında mafya, siyaset, iş dünyası arasındaki ilişkiler nasıl ortaya saçılmış, patlayan lağım 90'lı yıllara damgasını vurmuş tüm siyasi yapıları ve siyasetçileri nasıl silip süpürmüştü.

Görünen o ki eskinin aktörleri yeniden sahne alıp, vizyona yeni bir film koymaya kalkıyorlar, birlikte fotoğraf vermekten ve biz buradayız demekten çekinmiyorlar.

İktidara naçizane tavsiyem 90'lı yıllarda olanları hatırlamalarıdır. Siyasete ve iş dünyasına suç parasının müdahil olmasına izin verirlerse iktidarlarını eninde sonunda kaybedeceklerini yargılanmasalar bile en azından kara bir leke olarak tarihe kazınacaklarını unutmamalıdırlar.

Bilmeniz gerekir ki, organize suç örgütlerinin milli ya da dini duyguları kullanarak kendilerini mazur ve masum gösterme çabaları bir kılıf ve algı operasyonudur, suç suçtur, suç parası suç parasıdır...

İnsan yaşayabilmek için nasıl temiz suya muhtaçsa, toplumlar da yaşayabilmek için temiz devlete muhtaçtır. Demedi demeyin kirlenen suyu ve yahut devleti temizlemek ise son derecede zordur.