Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

"Ordu-Millet"ten kopuş...

Günboyu Gazetesindeki ilk yazım. Rahmetli Galip Ağabeyin (Erdem) Tercüman Gazetesinde yazılarına, "İnandıklarımın hepsini yazamayacağım, ama inanmadığım hiç bir şeyi de asla yazmayacağım..." diyerek başlaması kılavuzumuz olacak. Haydi Bismillah.

***

Türkiye, Türk devlet geleneğinin dışına çıkarak, partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile yönetilmeye başlandı. "Artık eski Türkiye yok. Yeni Türkiye..." sözleri hep duyuldu. Yeni (!) Türkiye'de, bugünlerde çok önemli bir yasa çalışması yapılıyor. Binlerce yıllık Ordu - Millet anlayışıyla insanlık tarihinin en önemli aktörü olan Türk Ordusunun yapısı başkalaşmak üzere.

AKP Genel Başkanı 12 Haziran Çarşamba günü grup toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'de tekrar gündeme getirilen askerlik yasası için: "Devrim niteliğindeki bir reform... Askerî eğitimin maliyeti, bu işin yükümlüler eliyle yapılmasını verimsiz ve anlamsız hâle getirmiştir... Askerlik çağına gelen gençlerimizin sayısında yığılma... Kısa süreli eğitimle sahaya sürülen askerlerin can güvenliğini sağlamak zorlaşmıştır..." demektedir.  Eğitim süresinin kısalığının temelinde askerlik süresinin birkaç defa kısaltılmış olması yatmaktadır.

"Toplamda 419 bin olan mevcudun yaklaşık 200 bini muvazzaftır. Yeni yasa ile yükümlülerin yarısı [yani 110 bin askerimiz] hemen terhis edilecektir." Bu sözler de AKP Genel Başkanına aittir. Görülen o ki bu yasa çıkarsa, 21. Yüzyıla girerken 800 bin civarında olan Türk Silahlı Kuvvetleri mevcudu 300 bine düşmüş olacaktır.

Bu yasa çıktığında bedelli askerlik de kalıcı hale gelecek, parası olan bedel ödeyip askerlikten muaf olacaktır.

Sistem profesyonel bir hâl alacaktır. Er ve erbaşlarla yani yükümlü olan personel tarafından icra edilen vatan görevi profesyonel bir kadro tarafından yürütülecektir. İlk bakışta ne var bunda denilebilir. Bunun cevabı son yıllardaki şehitlerimizin büyük çoğunluğunun cenazelerinin gittiği baba ocaklarının fotoğraflarındadır.

Fotoğrafların hepsinde de fakir, bir iş bulamadığı için uzmanlığa başvurmuş yiğitler olduğu anlaşılmaktadır. Bugün işsizliğin arttığı bir ortamda, böyle bir yapılanmayı başarmak nispeten daha kolay olsa gerek. Peki, yarın işsizlik biraz daha azaldığında, ekonomik kriz aşıldığında, parasızlığı yendikleri takdirde bu insanlar da başvurmazsa, kiminle vatan bekleyeceksiniz?

Geçmişte harp okulları ve polis akademisine, üniversite sınavlarında %1'lik dilime girenler içinden öğrenci alınırdı. En başarılı olanlar da spor sınavı ile yarışırlar, nihayet bir de mülakat testinden geçerlerdi. Bu sınavlara girebilmek ve seçilebilmek için hayaller kurulurdu. Ancak birkaç yıldan beri tekrarlanan gençlere harp okullarını tercih etme çağrısı arşivlerde durmaktadır.

Bu sınavlarla hem bilim kapasitesi hem de beden yetenekleri ölçülerek seçilen öğrenciler, en üst düzeyde eğitime alınıyorlardı. Çünkü askerlik aynı zamanda savaş sanatını icra etmektir. "Ben size ölmeyi emrediyorum." diyebilmek ve bu emre uyabilmek demektir.

Hâlbuki bizim bu konudaki tecrübemiz çok üst düzeydedir. Tarihimizde benzer örnekler yaşanmıştır. 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyılın başında yaşadıklarımız taptaze olarak hafızalarımızdadır. O dönemlerde bedelli askerlik uygulanmış, bedeli nakdi, bedeli şahsi gibi çeşitli şekiller denenmiş, medrese öğrencilerine askerlikten muafiyet sağlanmıştır.

Bu süreçte yüzbinlerce askerimiz terhis edilmiş, ardından Balkan faciası yaşanmış, I. Cihan Harbi sonunda vatanımız işgal edilmiştir. İstiklal Harbi'nde ise toparlanma iki yıldan fazla sürmüş, nihayet düzenli orduya geçilebilince zafere ulaşılmıştır.

***

Devletimizin, 780 bin kilometrekare vatan toprağı, 2949 km. kare ve 7816 km deniz sınırı vardır. Bütün sınırlarımızda çok önemli sorunlar yaşanmaktadır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa toprak kaybı yaşanmış, Ege adalarımızdan 18'ine Yunan bayrağı çekilmiş, Doğu Akdeniz'de sular kaynama sıcaklığına yaklaşmaktadır.

Kıbrıs'ta Garanti ve İttifak Anlaşmaları tartışılmaktadır. Hatta Cumhurbaşkanı Grup Toplantısında yükümlülerin terhisinden bahsederken Kıbrıs'ta aksaklık olmayacağını özellikle vurgulamak ihtiyacını hissetmiştir.

Suriye'de, Irak'ta olaylar hızla akmakta, neredeyse arkasından yetişmek çok zor hale gelmiştir.

Yeni versiyon Johnson Mektubuna muhatap olan devletimiz önemli bir yol ayrımına girilmektedir.

***

Yeni askerlik yasasında çok önemli ve tartışılan bir konu da taslağın 45. 2 bendidir. Bu madde Cumhurbaşkanına; "Barışta, olağanüstü hâl veya seferberlik hallerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan, Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulurlar."  yetkisini vermektedir. Her durumda kullanılacak bir yetki söz konusudur. Ancak muğlak bir tarif yapılmaktadır.

İnsanın aklına, ordu kurabilecek kadar geniş yetkilerin, bölgemizdeki parçalı devlet yapılanması ile ilişkisi var mıdır, sorusu geliyor doğrusu.

Bu olağanüstü şartlarda biz, Silahlı Kuvvetler yapımızda reform yapıyoruz. Hem de binlerce yıllık geleneğimizin dışına çıkarak. Acaba bu kadar acele niye?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları