Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan resmi verilere göre, Türkiye'de toplam Covid-19 vaka sayısı 6.412.247, vefat sayısı ise 57.000 kişi. Bugüne kadar tüm aşıları tamamlanan kişi sayısı sadece 37.976.800. Nüfusumuzu 83 milyon olarak alırsak bu kişilerin nüfusta kapsadığı oran % 45,7 kadar. Oysa ülkede yaşayan gerçek nüfusumuz Suriyeli, Afgan ve sair mültecilerle birlikte elbette ki 90 milyon civarında hesaplanmalıdır. Hesabı buradan yaparsak yaklaşık olarak nüfusumuzun ancak % 42'sinin aşılarını tamamlamış ve bağışıklık sağlamış olduğunu görürüz. Oysa uzmanlar toplum bağışıklığı için nüfusun yüzde 70'i aşılandıktan sonra başladığını söylüyor.
Salgın sadece ülkemizi değil tüm dünyayı kasıp kavurmaktadır. Tüm dünyada tespit edilebilen vaka sayısı 220 milyona yaklaştı ve 4 milyon 547 bin kişi de vefat etti. Son olarak bir günde Amerika Birleşik Devletlerinde 65 bin, Hindistan'da 42 bin, Brezilya'da 25 bin, İngiltere'de 42 bin, İran'da 27 bin, Rusya'da 18 bin yeni vaka görüldü. Bunlar elbette resmi olarak tespit edilebilen vakalar, gerçek vaka sayısının bunun dört beş kat üstünde olduğu tahmin ediliyor.
Eğitim elbette ki vazgeçilmezimiz, olmazsa olmazımız sonuçta izin verirsek cehalet de en az salgın hastalıklar kadar büyük bir toplumsal yıkıma neden olacaktır.
Bu yüzden eğitime derhal başlamalı ve son iki senede ortaya çıkan eğitim açığını da kapatmak için ek önlemler almalıyız.
Fakat bunu yaparken halk sağlığını da görmezden gelmemeliyiz. Yeni bir kapanma dalgasını ne ekonomimiz ve ne de sosyal yapımız kaldıramaz.
Alınması gereken önlemler belli, elimizde bilimsel olarak etkinliği ve zararsızlığı kanıtlanmış aşılar var, aşılama çalışmalarına hız vermeliyiz.
Elbette insanları zorla aşılayamayız ama aşı olmayı reddedenleri toplumdan yalıtabiliriz. Aşılanmayanlar iş yerlerine, toplu taşıma araçlarına, okullara, ibadethanelere, spor salonlarına, lokanta, otel, konser salonu ya da insanların toplu olarak bulunduğu başka yerlere alınmamalıdır. İsteyen aşılanmaz ve salgın geçene kadar evinde tek başına oturur, kimse ile temas etmez.
Neticede insanların tedaviyi reddetme hakkı vardır ve lakin kimsenin kimseyi hasta etmeye, başkasının hayatını riske atmaya hakkı yoktur.
Bu önlem alınmadan okulların açılması salgının daha da alevlenmesine yol açacaktır.
Toplumda tuhaf bir aşı karşıtlığı oluştu, aşı olmam diyene soruyorsun seni köpek ısırsa kuduz aşısı olmayacak mısın? Diye soruyorsun cevabı evet oluyor. Bir başkasına paslı çivi batsa tetanos aşısı yaptırmayacak mısın? Diye soruyorsun elbette yaptıracağım diyor. Peki, neden Covid aşısı olmuyorsun dediğinde cevap yok.
Hükümetlerin halkla ilişkileri doğru yönetememesi, bilimsel gerçekleri halkın anlayacağı bir dil ile aktaramaması ortalığı sosyal medya dedikodularına bıraktı. Akla ziyan dedikodular dolaşıyor yok efendim Bill Gates insanları çipleyecekmiş, bu nüfus azaltma projesinin bir unsuruymuş vs. vs. daha neler neler. Yahu bir güç bütün dünya hükümetlerini bilim insanlarını kandırıp böyle bir tezgâh kurabilir mi ya da böyle bir tezgâh kurmaya ne gerek var hiç düşünmüyorlar.
Yahu gelişmiş ülkeler nüfus azaltmaya karar verse az gelişmiş ülkelere kanser, kalp, şeker, tansiyon ilacı satmayı bırakır insanlar bu hastalıklardan ölür gider. Gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelere gıda, ilaç ve para yardımını kesse gör bak dünya nüfusu ne oluyor. Salgın çıkarıp, sonra aşı ile insanları yok etmeye ne gerek var?
Son zamanlarda dünya genelinde bilimsel düşünce ve rasyonel akla önem vermeyen tamamen kurgusal dünyaya itibar eden bir akım çıktı. Bu akıma kapılanlar düşünerek değil arkaik ya da modern mitlere inanarak yaşıyor.
Öyle ki bu yüzyılda hala düz dünya söylemine itibar edenler bile çıkıyor, sosyal medya da son derece yaygın ve etkin olan bu söylemler insanların doğru karar almasını olumsuz yönde etkiliyor ne yazık ki.
