Lugano maçı sonrası Beşiktaş’ta son durum: Gençlere güvenin... Zafer Arapkirli yazdı

İngiltere'nin belki de dünya futbol tarihinin en ilginç anekdotlarından biridir.

Yıl 1995...

Sezonun ilk maçlarından birinde mağlup olan Manchester United ile ilgili olarak, BBC Televizyonunun yorumcularından, Liverpool'un eski futbolcusu Alan Hansen, şu yorumu yapmıştı:

"You can't win anything with kids (Çoluk çocukla hiçbir şey kazanamazsınız)..."

Efsane teknik direktör Sir Alex Ferguson gibi İskoç olan Hansen'in, zaman zaman "Sir Alex'ten nefreti üzerinden" sarfettiğine inanılan bu sözün nedeni, sezona aralarında David Beckham, Gary Neville, Nicky Butt ve Paul Scholes'un da bulunduğu bir sürü gençten oluşan ve ilk maçlarda pek umut vermeyen bir kadroydu.

Eric Cantona, Steve Bruce gibi efsane isimlerin bile bu "çoluk çocuktan oluşan" kadroyu taşıyamayacağına inanan Hansen'in, sezon sonunda kupaları kaldıran United'tan yine aynı ekranda özür dilemesi ve şu sözleri sarf etmesi ünlüdür:

"You can win everything with kids (çoluk çocukla herşeyi kazanabilirmişsiniz)..."

Dün gece Beşiktaş'ı, UEFA Konferans Ligi'ne veda ettiği maçta izlerken hep (İngiltere'de bizzat tanık olduğum) o günleri düşündüm.

O "çoluk çocuk" diye anılan kadroyu ve Sir Alex'in onlardan nasıl birer dünya yıldızı yarattığına, bizzat Old Trafford'da ve Londra deplasmanlarında o kadroyu izlerken tanık olmuştum. O efsane kadro 1999'da Premier Lig'i, FA Cup'ı ve Şampiyonlar Ligi'ni kazanarak efsane üçlemeye imza atmıştı.

Tabii ki, Rıza Çalımbay'ın bir "Sir Alex olabilmesi için" çok uzun yıllar ve çok meşakkatli bir süreç var önünde. Tabii ki, M. United'ın imkanları ile Beşiktaş'ın imkanları karşılaştırılamaz bile.

Ama, yüz milyonlarca Euroluk borçlara girip, oradan buradan ne idüğü belirsiz adamları toplayıp, yenilgi üzerine yenilgi alan bir Beşiktaş'ın, Britanya Adaları'nın şu yakın futbol tarihini okuyup dersler çıkarmaya çalışması gerek.

Hem Süper Lig'de hem de Avrupa'da deyim yerindeyse "egsoz koklayan" Beşiktaş'ın gençleri, pek çoğunun adı ilk kez duyulmasına rağmen, Lugano maçında büyük bir umut aşıladılar camiaya.

Ghezzal'ların, Rosier'lerin, Aboubakar'ların, Muleka'ların filan yapamadığını yaptılar maçın ikinci devresinde.

Cenk Tosun'la ilk yarıda 1-0 öne geçen Beşiktaş'ın Lugano karşısında yine ilk maçtaki (hani şu 9 dakikada 3 gol yiyerek İstanbul'da kara bir gece yaşatan) defansı yine alarm sinyalleri veriyordu.

Koşamayan Beşiktaş, her zamanki gibi topu rakip kaleye taşıyamıyor ve gol şansı sıfır görünüyordu.

Rıza Hoca bir anda içinden adeta bir "Ferguson" çıkardı ve kulübeye dönerek "hazırlanın evlatlar" dediğini duyar gibi olduk TV başında.

Peş peşe oyuncu değişiklikleri ile bir anda sahada Demir Ege'li, Mustafa'lı, Semih'li, Emirhan'lı, Emrecan'lı, Aytuğ'lu bir kadro gördük.

Zaten Zürich'e sadece 7 yedek oyuncu ile gidebilen Beşiktaş'ta kulübede Utku Yuvakuran haricindeki en yaşlı oyuncu 20 yaşındaydı.

Bu genç ruh ve sahaya giren taze ayaklar, bir anda Lugano'yu şaşkına çevirdi. Semih'in, zaman zaman Chamberlain'i çılgına çeviren bencillikleri olmasa, maçın skoru çok daha farklı olabilirdi. Semih peş peşe bindirmelerle rakip kaleye şut yağdırdı.

Sonunda Emrecan Terzi'nin bulduğu 2'nci gol, Beşiktaş'ın "şeref sayısı" benzeri "şeref galibiyeti" ile Konferans Ligi'ne onurlu vedasını getirdi.

Hafta içinde 5 yabancı oyuncunun kadro dışı bırakıldığı Beşiktaş'ın rotası biraz olsun belli olmuştur aslında.

Eldeki bu gençlerle, Beşiktaş gerçekten de bundan sonra Lig'de çok iş yapabilir. Ve yaptığı takdirde de, Rıza Hoca "Elindeki genç havuzdan" mucize yaratabilen bir futbol sihirbazı olarak tarihe geçme imkanını yakalamıştır.

Alan Hansen'in de yılar önce İngiltere'de itiraf ettiği gibi:

"Çoluk çocukla da çok şey yapabilirsiniz"

Ve o küçümsenen "yerli gençler", sezon sonunda herkese bir peri masalı anlatarak, parmak ısırtabilirler.

Haydi Rıza Hoca..

Kendi kişisel tarihinden çıkaracağından emin olduğumuz derslerle, bu çocukları yoğurma ve o mucizeyi yaratmak için kolları sıvama zamanıdır.

Feyyaz ve Samet'in de, ellerinden gelen desteği esirgemeyeceklerinden eminiz.

Gençlerin gücüne ve potansiyeline güvenin.

Ben o gençlerin de yerinde olsam, tesislerden hiç çıkmadan, geceli gündüzlü, dişimi tırnağıma katar, çalışır ve o "mucizeye" giden yolu aydınlatırdım.

Haydi...

Daha önce Gordon Milne önderliğinde "yapılmışı" var bu kulüpte.

Bunu da en iyi Rıza, Feyyaz ve Samet bilirler.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları