Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

Lozan'la kavga edilmez!

24 Temmuz (1923) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapu tescil senedi olan Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Devletin, üzerine akbabalar gibi üşüşen Batılılar ve bütün dünya tarafından tanındığı gündür.

16 Mayıs 1919'da sadrazamın verdiği ve İtilaf Kuvvetleri Komiserliği'nin (İngiliz) vize ettiği emirname ile başlayan istiklâl macerası 9 Eylül 1922'de İzmir'de sonuçlanmıştır.

Söylerken ve yazarken çok kolay olan bu zaman aralığı Türk millî tarihinin belki de en önemli ve en uzun üç yıl dört ayıdır.

Bu uzun günlerin öncesine bir bakmakta fayda var. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile 1'inci Cihan Harbi, Osmanlı Türk Cihan Devleti adına sonlanmıştır. Bu anlaşma ile İmparatorluk orduları terhis edilmeye, silahları toplanmaya ve nihayet toprakları işgal edilmeye başlanır.

Artık mütareke hayatı vardır ve egemenliğin temsilcileri işgale karşı bir şey yapmamaktadır. Hatta parmağını kımıldatmadığı gibi hareket edenlere mani olmak gibi bir garabetin içine girmişlerdir.

16 Mayıs'ta başlayan uzun yol, Amasya (Tamimi),Erzurum, Sivas (kongreleri) ve Ankara (TBMM)… ile ara duraklara uğrar…

Sonra, "Bila kayd-ı şart hâkimiyeti milliyeye müstenid" ölüm kalım mücadelesi… Yokluklar, perişanlıklar içinde; oda haline getirilmiş Ziraat Mektebi sınıflarının bilmem kaç kişilik koğuşlarında barınarak yaşanmış mücâdele…

İki yıl süren düzenli orduya geçiş çabaları ve ardından düzenli ordu. Büyük Taarruz ve İzmir'de son… Ama İzmir tarihinin en büyük yangını, çekilen Yunan kuvvetleri tarafından yaşatılırken İzmir'e giriş… Büyük Gazi de yangın hâlen devam ederken girer İzmir'e…

Her günü asra bedel üç yıl dört ay bitmiştir. Yeni ufuklar açılmaktadır.

Yiğitlere karşı dikkat gerekir…

İzmir sonrası Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922)…

Savaşı özetleyen en güzel cümleler İngiliz Başbakanı Lloyd George'ye ait (Mudanya Mütarekesi'nden beş gün sonra, Manchester, İngiltere): "…Diğer üstünlüklerinin ötesinde Türk gibi birinci sınıf savaşçıya karşı blöf yapmayı tecrübe etmek iyi değildir. Bu oyun ancak korkaklara uygulanır…"

Ve nihayet İsviçre'nin Lozan kentinde toplanan konferans; tartışmalar, kulisler, pazarlıklar, pazarlıklar…

Lozan'da, daha toplanırken (13 Kasım 1922) ve açılışta (20 Kasım 1922) Türk Heyeti duruşunu dimdik sergiler. Açılışın bildirilen tarihten bir hafta sonraya habersizce ertelenmesi, derhal bir nota ile uyarılır. Konferans açılış töreninde ev sahibi olarak İsviçre Konfederasyon Başkanı konuşur ardından İngiltere Başdelegesi. Lord Curzon'un ardından törenin bitmesi beklenirken, Türk Başdelegesi İsmet Paşa doğrudan kürsüye gelerek bir nutuk irat eder. Bu nutukla İsmet Paşa Türk Devleti ve Türklerin kimseden aşağıda olmadığını -hatta yukarıda olduğunu- dünyaya ilan ediyordu.

Bir manifesto niteliğinde olan bu konuşma ile Türkiye Coğrafyası'nda işlenen insanlık suçu katliam ve yıkımlarla, bunu yapanlara karşı gerçekleştirilen savunma savaşı; en yalın, en çarpıcı ve en gerçek hâliyle ortaya konuyor, "Efendiler, çok ıstırap çektik, çok kan akıttık, bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklâl istiyoruz" deniliyordu…

Lozan; askerî mücâdele değildir. Bir siyasi mücâdele devrinin hem neticesi, aynı zamanda hem de başka bir siyasî mücâdele devrinin başlangıcıdır.

Ne hazindir ki, Lozan'dan önce İtalyanlara bırakılmış On İki Adalar'ın hesabı bile Lozan'dan sorulur, ama bizim olan 18 Adaya Yunan Bayrağı çekilmiş olmasına, vatan toprağının verilmesine, olan bitene göz yumulmasına, Yunanistan Cumhurbaşkanı'nın adamıza ziyaretine seslerini çıkarmazlar.

Lozan ile Türkiye'nin bugünkü sınırları belirlenmiştir. 'Lozan güncellenmelidir' diyenler aynı zamanda Antlaşmanın bütün maddelerini tartışabileceklerini söylemektedirler. Güney sınırlarımız da bunun içindedir.

Ve İstiklâl…

Merhum İsmet Paşa TBMM'de Lozan Antlaşması'nı sunarken söylediği sözler Lozan'ı çok iyi anlatmaktadır:

"MÜTECANİS, YEKNESAK BİR VATAN, bunun dâhilinde harice karşı şu gayritabiî kuyuttan ve hükümet içinde hükümet ifade eden dâhili imtiyazattan müberra bir vaziyeti gayritabiî mükellefiyatı maliyeden azade bir hal, HAKKI MÜDAFAASI MUTLAK, menabii mebzul ve SERBEST BİR VATAN. BU VATANIN ADI TÜRKİYE'DİR."

Heyet her sıkıştıkça imdada koşan büyük kahraman Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Lozan'da durmadan, dinlenmeden, uyumadan sinir harbi veren heyet üyeleri ve uzmanlara, onları sabırla bekleyen ve desteklerini fedakârca veren eşleri hanımefendilere şükran ve rahmet…

Ve İsmet Paşa'dan bugüne bir ders: "Lord Curzon'un bana verdiği bir dersi söyleyeyim: 'Memnun değiliz Lozan muahedesinin müzakeresinden. Hiç bir dediğimizi yaptıramadık. Reddettiklerinizin hepsini cebimize atıyoruz. Harap bir memleket alıyorsunuz, bunu kalkındırmak için mutlaka paraya ihtiyacınız var. Bu parayı almak için gelip diz çökeceksiniz. Cebime attıklarımın hepsini çıkaracağım size' diyordu Lord Curzon, 'Hepsini vereceğim size…'."

Ne dersiniz -yüz yıl sonra- bu dersi alabildik mi?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları