Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

KOD-29 zorbalığı

DİSK-AR tarafından açıklanan verilere göre; Covid-19 pandemisi tedbirleri kapsamında işten çıkarma yasağının uygulandığı 2020 yılında 177 bin işçi Kod-29 bahanesiyle işten çıkarıldı!

Kamuoyunda "Kod-29" olarak bilinen ve işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından İş Kanunu'nun 25-II maddesinde yer alan "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri" gerekçesi ile feshedilmesi çalışma yaşamının kanayan bir yarasıdır.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) işten çıkarma veya ayrılma kodlarına ilişkin verileri maalesef yayımlamıyor. DİSK-AR tarafından açıklanan ve kurumun CİMER başvurusu ile SGK'den elde edilen verilere göre, 2020 yılında 34 bin 145 kadın ve 142 bin 517 erkek olmak üzere 176 bin 662 işçi Kod-29 nedeniyle işten çıkarılmış bulunmaktadır. Bu hesaba göre, Kod-29 ile işten çıkarılanların sayısı ayda ortalama 14 bin 772 ve günde ortalama 491 kişi olmuş bulunuyor.

İş Kanunu'nun 25-II maddesi işten çıkarma yasağının istisnalarından birini oluşturuyor. Bahse konu kanun uyarınca Kod-29 ile işten çıkarılan işçiler kıdem tazminatı ve ihbar öneli/tazminatı alamıyorlar. Ayrıca Kod-29'dan çıkarılan işçiler, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor.

İşverenlerin uzun yıllardır, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı haklarını gasp etmek için başvurdukları bu yöntem, Covid-19 döneminde uygulanan işten çıkarma yasağını delmek için de kötüye kullanılıyor ve artık tam bir zorbalığa dönüşmüş bulunuyor.

İşten çıkarma yasağını delmek için Kod-29 uygulamasını kullanmanın bir zorbalık olması bir yana kanunda işverenin istismarına bu kadar açık bir madde bulunması öncelikle tartışmamız gereken bir husustur. Çalışma hayatını biçimlendiren temel kanunda iki taraf arasında çalışanlar aleyhine bu kadar adaletsiz ve istismara açık bir madde bulunmasını kabul etmek asla mümkün değildir.

Elbette işin mahkeme yönü var Kod-29 gerekçesi ile işten çıkarılan bir çalışan kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyorsa çalışma bakanlığına, iş müfettişliğine ve mahkemelere başvurma hakkına sahip. Fakat ülkemizde mahkeme süreçleri malum hem uzun ve hem de oldukça pahalı bir süreç, işverenler daima bu süreci daha kolay yürütme takip etme imkanına sahipler. Zor bela geçimini temin eden, bir kaç ay bile maaş alamadığı zaman yaşamında çok ciddi sıkıntılar ile karşılaşacağını bilen bir çalışanın nasılsa mahkeme var diyerek işverenin haksız ve adaletsiz uygulamalarına direnmesi kolay mı?

İşin açığı bu Kod-29 çalışanın tepesinde sallanan Demoklesin kılıcı gibidir, çalışanlar bu ihtimali kolay kolay göz ardı edemezler bu yüzden de patronların keyfine göre uygulamaya koyabileceği bu madde acilen değiştirilmelidir.

"Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri" başlığı altında düzenlenen hükme göre; işçinin işvereni yanıltması, şeref ve namusa dokunacak sözleri ve davranışları, cinsel tacizde bulunması, sataşması ve sarhoşluğu, doğruluk ve sadakate uymayan davranışları, işyerinde suç işlemesi, işe devamsızlığı, görevini yerine getirmemesi, iş güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işverenin malına zarar vermesi ve bunlara benzer durumlar işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları olarak kabul edilmiştir. Dikkat edilirse bu hükümde yer alan bir çok davranış aynı zamanda suç kapsamına da girebilmektedir, bir yerde suç varsa orada hüküm verme ve ceza kesme yetkisi kesinlikle mahkemelerin olmalıdır.

Bu yüzden de bir çalışanın Kod-29 ile işten çıkarılması patronların takdirine değil, yasal bir sürece bağlı olmalıdır. Patron önce yasal bir süreçte Kod-29 gerekçelerini ispatlamalı ve ancak bu ispat süreci sonunda çalışanı Kod-29 gerekçesi ile çıkarabilmelidir.

Diğer yandan Kod-29 uygulaması muhakkak objektif kriterlere bağlanmalı, subjektif değerlendirmelerden ve işverenin takdirinden tamamı ile arındırılmalıdır. Sendikalı olmak, sendika kurmaya çalışmak, diğer çalışanları sendika üyesi olmaya davet etmek gibi anayasal hakların kullanımı kesinlikle ve kesinlikle  Kod-29 gerekçesi değildir, lakin bir çok halde bu anayasal haklarını kullanmaya çalışanlar sudan bahaneler ile İş Kanunu'nun "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri" başlıklı 25/2 maddesi uyarınca işten çıkarılmaktadır ki bu da ülkemizin bir gerçeğidir.

Çalışma yaşantımızı ve iş barışını yakından ilgilendiren bu konuda iktidarın acilen tedbir alması, her iki taraf içinde hak, hukuk ve adalet içeren bir yasal düzenlemeye acilen gitmesi gerekmektedir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları