Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Kızılcagün

kizilcagun.jpg

Herhalde Türk milleti için hiç bir an 19 Mayıs 1919 tarihindeki kadar karanlık ve umutsuz olmamıştır. Payitaht dahi işgal edilmiş, Yunan orduları Anadolu'nun içlerine ilerlemektelerdi. Devlet-i Ali Osman fiilen yıkılmış, memleketin her köşesi, her bucağı işgal edilmiş ve yok olmanın eşiğine gelinmişti.

Batı Anadolu'da Efeler başta olmak üzere yurdun dört bir yanında milis güçleri bu işgale güçleri yettiğince direniyorlardı.

Biliriz ki güneşin doğmasına en yakın saatler hep en karanlık zamanlardır, işte böyle bir anda Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun'a çıktığı gün şafak sökmüş, kurtuluş ve kuruluş mücadelesinde gün doğmaya başlamıştır.

İşgale karşı böyle bir mücadelenin kazanılabilmesi için elbette bölük pörçük milis direnişleri yeterli olmayacaktır. Bir önder etrafında toplanıp, örgütlü ve disiplinli bir savaş vermek, mutlak bir gereklilik olarak görülmekteydi. Millî mücadelenin bir Kurtuluş savaşına dönüşmesi ancak bu şekilde mümkün olabilirdi.

Paşa Samsun'dan çıkar, arkasına Türk milletini ala ala Ankara'ya yürür ve 27 Aralık 1919 gününde karakışın, zemherinin ayazında Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya varır, Dikmen sırtlarında Seymenlerce karşılanır.

Doğan gün öyle bir gündür ki, Türk töresinde böyle günlere Kızılcagün denir.

Türkler milletin dara düştüğü, milletin yok olma, devletin yıkılma tehlikesi ile karşılaştığı zamanlarda, onları bu karanlıktan kurtaracak önderi seçecekleri ve yeni bir devlet kuracakları böyle günlere Kızılcagün derler. Böyle günlerde Sinsin ya da Oğuz ateşleri yakılır, egemenlik simgesi davullar çalınarak ahali toplantıya çağrılırdı.

Kızılcagün'ün bir gün öncesinde 26 Aralık akşamında Hıdırlıktepe'de her yerden görülebilecek büyüklükte bir Sinsin ateşi yakılmış, Ulucanlar'da Seymen kahvesinin önüne tuğ dikilmiş, tellallar çıkarılmış, davullar çalınarak Mustafa Kemal Paşa’nın ve Temsil Heyetinin Ankara'ya gelişi, ahaliye duyurulmuştur.

Türk töresince, Seymen alayı kurulmuş, binlerce atlı yaya Seymen ve ahali Keklikpınarı, Dikmen, Bağlar ve Kızıl yokuşa dizilmiş, heyete karşıcı çıkmışlardır.

Seymenler Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyetini Dikmen sırtlarında karşılarlar, hep birlikte bugün Genelkurmay Kavşağı olarak adlandırılan mahale inilir.

Burada 700 Seymen'den oluşan bir bölük dizilmiş, tuğ dikmiş, sancak çekmiş beklemektedirler.

Mustafa Kemal Paşa, “Seymenler neden zahmet ettiniz, niye geldiniz” diye sorar...

Seymenler hep bir ağızdan “Seni görmeye, vatan millet yoluna ölmeye geldik Paşam” diye cevap verirler.

Mustafa Kemal Paşa, “Fikrinizde sabit misiniz” diye tekrar sorar.

Tüm Seymenler bir ağızdan, adeta kükreyerek “andolsun” karşılığını vermişlerdir.

Mustafa Kemal Paşa'nın Türk Milletinin Kurtuluş ve Cumhuriyet'in Kuruluş mücadelesine önder seçildiği an işte tam bu andır...

Mustafa Kemal Paşa, Temsil Heyeti ve ahali yürüyerek önce bugün Opera Meydanı olarak bilinen yere gelirler, buradan on binlerce kişi Ankara Garı’nda konuşlanmış İngiliz işgal güçlerinin önünden bayrak göstererek geçer ve burada da on binlerce ses, hep bir ağızdan “vatan için ölmeye geldik” diye kükrer...

Mustafa Kemal Ankara'yı seçerken elbette sadece şehrin coğrafi konumu ve ulaşım imkanlarını dikkate almamıştır. Ankara, Türkler tarafından kurulan ilk Cumhuriyet'e, Ankara Ahi Cumhuriyeti’ne de başkentlik yapmış bir şehirdir.

Selçuklu'nun yıkıldığı Moğol işgalinin söz konusu olduğu dönemde Ankara Ahi Cumhuriyeti Osmanlı tarafından yıkılıncaya kadar yaklaşık 70 yıl varlığını sürdürmüş, bir beyin değil Ahilerin egemenliğinde olan bir devlettir.

Mustafa Kemal Paşa'nın Ankara'yı Millî Mücadelenin merkezi ve kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti olarak seçmesinde yaşanmış bu deneyim çok önemli bir unsur olmuştur.

Uzunca bir zamandır Cumhuriyetin kurucu değerleri ile hesaplaşma derdine düşmüş bir siyaset ne yazık ki ülkemizde egemen bulunmaktadır. Bu siyaset ne yazık ki millî mücadeleyi, kurtuluş ve kuruluşun değerlerini unutmak ve unutturmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.

Bu sene Kızılcagün'ün 101. Yılı anılırken, Seymenlerin milletin ve vatanın kurtuluşu için ant içtikleri o noktada Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından heykeltıraş Aslan Başpınar'a yaptırılan ve o gün yaşananları anlatan bir Kızılcagün anıtı açılmış bulunmaktadır. Bu anıt muhakkaktır ki o gün, o noktada yaşanmış olanları, bugün yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan neslimize aktaracaktır.

Malum, tarih ders alınmadıkça tekerrür eder, eğer o gün bu ülkede, Türk Milletinin yaşadıklarını unutur ve unutturursak korkarım ki yeniden aynı karanlık günler gelecekte de yaşanacaktır.

İşte bu yüzden Kızılcagün'ü, o gün yaşananları asla unutmamamız, unutturmamamız gerekmektedir. Başta bu fikre sahip çıkarak böyle bir hizmeti görecek Kızılcagün anıtının bina edilmesi için görev üstlenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, bu anıt fikrini ve tasarımını gündeme getiren Ankara Kulübü Derneği yönetimi, heykeltıraş Aslan Başpınar ve emeği geçen herkese Türk Milleti olarak minnettar olmamız gerekmektedir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları