Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kamuran ÖZGEN

Kamuran ÖZGEN

TURİZM EKONOMİSİ VE POLİTİKASI

Kısa bir turizm sezonunun ardından

Mart 2020'den itibaren dünyamızı etkisi altına alan pandemi ve sonrasında, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Virüsün ortaya çıkması/çıkarılması gibi insanların büyük çoğunluğunun hâlâ tam olarak anlam veremediği bir süreç yaşıyoruz. Geldiğimiz noktadaki insanların biraz okuyan, araştıran ve sorgulayanlarındaki hâkim görüş, "dünyayı yeniden şekillendirmek isteyen sermaye sahiplerinin, senaryosunu yazıp uzun süre simülasyolarını yaptıkları kontrollü salgınlarla tüm insanlığı kendi denetimlerine alacakları bir küresel yapının kurulmaya" çalıştığı yönünde.

Geçmişteki dünyayı sarsan salgınlarla bu son olay karşılaştırıldığında, özellikle görsel, yazılı basın ve belki de en etkilisi sosyal medya üzerinden yapılan yayınlar, Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamaları ve diğer dünya devletlerine sundukları "önlem yöntemleri" virüsün kendisi ve etkisinden yüzbinlerce kez daha etkili bir "korku virüsünün" ortaya çıkmasına neden oldu.

Temmuz sonu itibari ile ülkemizi ziyaret edilebilecek ülkeler listesine alan İngiltere ve  Rusya Federasyonu hükümetlerinin kararları sonrası ülkemize gelmeye başlayan turistlerle birlikte, turizm sektörüne bir umut ışığı doğdu ve en azından milyonlarca insanın doğrudan veya dolaylı olarak iş yaptığı sektörde biraz da olsa bir kıpırtı gözlemlendi. Sürecin yönetilmesi başlangıçta bazı sıkıntılar yaratsa da sonrasında öyle çok büyük operasyonel hatalar meydana gelmedi.

Özellikle İngiltere'den gelen turistlerle yaptığımız ikili söyleşilerde, uzun süredir kısıtlamaların olduğu bir ortamdan çıkabilmiş ve kısa süreliğine de olsa ülkemizde tatil yapabilmelerinden oldukça memnun olduklarını dinledim. Onların da kafalarında çok ciddi soru işaretleri olduğu ve virüsün gerçek etkisinden çok, virüs hakkında yapılan yayınların etkisinin korkutucu boyutlarda olduğu konusunda hemfikir olduk. Çoğunun da beklentisi, 2021 yılına tüm bu sorunlardan arınmış veya en azından kısıtlamaların daha da azaldığı bir ortamda girmek istemeleri yönünde idi. Seneye görüşürüz diye ayrıldık.

Virüsün gerçek etkisinden ziyade sansasyonel etkisi ve yarattığı korku ortamı, insanların konaklama tercihlerinde, geçtiğimiz "kısa turizm sezonunda da kendisini gösterdi". Şöyle ki; sürekli sosyal mesafenin korunması, kalabalık ortamlardan uzak durulması yönünde yapılan açıklamalar, tatile çıkan insanların Kültür ve Turizm Bakanlığı "denetiminde" olmayan, (işin gerçeği hiçbir bakanlığın denetiminde olmayan) "villa turizmi sektöründeki taleplerin tavan yapmasına neden oldu". Bunun da gerekçesi, özellikle ailece tatile çıkanların kendilerine özel bir binada, diğer insanlarla temas kurmadan tatil yapmak istemelerinden idi.

Bu süreç, zaten hiçbir denetime tabi olmayan "villa turizminin" daha da büyük bir cazibe merkezi haline gelmesine sebep oldu. Bunu fırsat bilen yüzlerce dolandırıcı, websiteleri açarak gerçekte var olmayan villaları sanki varmış gibi websitelerinde yayınlayarak binlerce insandan "kaporaları ve hatta tüm ödemeleri alıp" sonrasında kayıplara karışmalarının ortamını sağladı.

Konu ile ilgili yıllardır yazdığım yazılar dikkate alınıp, 2005 yılı sonrasında mantar gibi çoğalan müstakil villalar ve hemen sonrasında büyük bir sektör haline gelen "kayıt dışı villa turizmi" Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından zamanında kayıt altına alınmış olsa idi, bugün binlerce insanın CİMER'e yaptığı "dolandırıldık" başvuruları sorun olarak karşımıza çıkmayacaktı. Bugün bile maalesef Bakanlığın İşletmeler Genel Müdürlüğü'nün bu tip "turizm konaklaması" yapılan villa ve daireleri "konut statüsünde" görmesi ayrı bir sorun.

Bu bir nokta da "görevi suistimale" giren bir konu olarak ele alınması gereken önemli bir husus olarak hâlâ gündemimizde durmaya devam ediyor, çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı İşletmeler Genel Müdürlüğü'nün "villa turizminde kullanılan" gayrimenkulleri denetimi altına almak gibi bir çalışma içerisinde olduğunu henüz duymadık. Bir taraftan devletimiz "vergi gelirlerini artırmak" ve "kayıt dışı ekonomik faaliyetleri" kayıt altına almak için onca proje geliştirip çaba harcar iken, diğer bir bakanlığın bu uygulamaları boşa çıkaracak bir zihniyet tarafından yönetiliyor olması anlaşılır gibi değildir.

Umarım çok geçmeden Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri ile özellikle turizm sektöründeki kayıp ve kaçakları görüşmek üzere Ankara'da bir araya geldiğimizde detaylı bir şekilde bilgilendirmelerde bulunacağım, o zaman kendileri de işin vahametini daha net görmüş olacaklar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları