Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hasip Sarıgöz

Hasip Sarıgöz

Yazar

Kıbrıs'ın kaderi Akıncı'ya bırakılabilir mi?

Dünyaya geldiğim yer; güzel yurdumuzun, Ege Bölgesi'nin ücra bir köyü idi… Çocukluğuma ait zar zor hatırladığım ilk şey; Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında köyümüzde geceleri uygulanan karartmaydı. Geceleri gaz lambaları ve el kandilleri ile aydınlanan ve neredeyse tek teknolojik aletin radyo olduğu köyümüzde; geceleri pencerelere kalın örtü veya battaniyeler germek suretiyle karartma yapıyorduk. Dedem rahmetlinin deyimiyle, Yonanlıların (Yunan) tayyareleriyle gelip bizi bombardıman etmelerinden korkuyorduk. Kıbrıs'ta Yunanlılarla savaşıp birbirimizi öldürüp yok etmeye çalışıyorduk. Bu nedenle de gündüzleri köyümüzün iki minaresinden sürekli olarak oradaki şehitlerimiz için okunan salalar yükseliyordu…

İşte çocukluğumun ilk anıları ve dünyaya Kıbrıs kelimesi ile açılan bilincim…

Aradan uzun yıllar geçti yaşım 51'e ulaştı Kıbrıs Barış Harekâtı yapılalı da koca koca 46 yıl…

Yıllar geçtikçe insan sanırım daha bir bilinçleniyor ve bugün adına "Kıbrıs Sorunu" denilen şey benim bilincimde; büyük bir aldatmacadan ve Türk milletini enayi yerine koymak için ortaya konulmuş sesi bozuk eski bir borazandan ibaret kalıyor.

Anadolu'da "Yol üstünde bağı olanla, güzel yâri olanın başı dertten kurtulmaz" diye güzel bir deyim vardır. İşte Kıbrıs'ı düşündüğümüzde hem yol üstünde bir bağımız hem de güzel bir yârimiz var. Bu nedenle başımızın dertten kurtulacağını düşünmemiz büyük bir gaflet ve dalalet, değilse bile büyük bir saflık olacaktır.

Yani?

Yanisi şu: Anadolu'yu Anavatan, Kıbrıs'ı da Yavru Vatan olarak elimizde bulundurduğumuz sürece bize rahat ve huzur yok!

Gelin görün ki, bunlardan vazgeçme şansımız da yok. Öyleyse mücadeleye devam etmekten başka çare de yok.

Maalesef ki, bu günlerde de Kıbrıs'ta gidişat kötü!

Kıbrıs'taki Türk Devleti'nin başı olan ve rahmetli Rauf Denktaş'ın koltuğunda oturan Mustafa Akıncı adlı şahıstan ne adına, ne soyadına ne de işgal ettiği makama yakışmayan çatlak sesler yükseliyor!

Aslında çatlak demek hafif kalır.

Gaflet, dalalet ve hıyanet dolu sözler desek çok daha doğru olur.

Çünkü Türk evlatlarının mübarek canları ve asil kanları pahasına, tarihteki en son kurulan Türk Devleti'ni emanet ettiğimiz bu şahıs, ezeli ve ebedi Türk düşmanı olan Rumlarla bir araya gelinmesi için çaba gösterirken, diğer yandan da Türk Kıbrıs'ın Türkiye'ye bağlanması ihtimalini bile KORKUNÇ olarak telakki ediyor.

Ayrıca AKP Hükümeti'nin uzunca bir zamandır Kıbrıs davasına gerektiği gibi sahip çıkmamış olması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin banisi olan rahmetli Rauf Denktaş'ı itibarsızlaştırmak için faaliyet yürütmüş olması ve bu faaliyet neticesinde adının ve soyadının manasını bile kavramaktan uzak Akıncı denilen gafilin bizzat AKP'nin desteğiyle o makama getirilmiş olması maalesef ki endişelerimizi büsbütün arttırmaktadır.

Aslında Türkiye açısından Kıbrıs sorunun çok önemli bir kısmı, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı'yla Mehmetçik tarafından çözülmüştür. Sorunun kalan küçücük kısmının ise, çözülemeyip kangren halini almak suretiyle, bugüne kadar gelmiş olmasının sebebi; Türk devlet ve siyaset adamlarının öngörüden yoksun oluşları, cesaretsizlikleri ve basiretsizlikleridir.

Eğer bugün Türk adası Kıbrıs'ta bir sorun varsa o sorun; Rumların ve onlar gibi düşünen kanıbozukların tamamının adadan atılarak Akdenizin sularına gömülememiş olmasıdır. Tabi ki olayın başka boyutları da vardır.

Kıbrıs Türk Barış Harekâtı 1974 yılında yapılmıştır. Bugün ise yıl 2020'dir. Aradan tam 46 yıl geçmiştir. Yani bir başka deyimle adanın kuzeyinde tam 46 yıldır Türk hâkimiyeti vardır.

Acaba gerçekten var mıdır? Gelin onu da bir sonraki yazımda sizlere aktarayım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları