Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hasip Sarıgöz

Hasip Sarıgöz

Yazar

İğnenin ucunu biraz kendimize batırsak

Kıbrıs Adası'nın kuzeyi tam 46 yıldır Türk hâkimiyeti altındadır. Ancak buna evet demek pek mümkün değildir. Çünkü aradan geçen bunca zamana rağmen adadaki İngiliz sistemi yıkılarak yerine Türk sistemi getirilebilmiş değildir. Neden mi? Adada hâlâ trafik soldan işlemekte, inşaatlarda İngiliz sistemi elektrik tesisatı kullanılmakta, mutfaklarda bile İngiliz üretimi tüpler hâlâ bulunmaktadır. Bu arada özellikle gençler arasında artan İngiliz hayranlığı da önlenememektedir. Annan Planı ile ilgili 2004 yılında yapılan halk oylamasında; Kıbrıslı soydaşlarımızın (Avrupa Birliği havucunun veya serabının da etkisiyle) %70'inin Rumlarla bir arada yaşamaya evet demiş olması tablonun en hazin yanlarından birisidir. Oysa, Kıbrıs Türk halkının daha düne kadarki tek sloganı "Ya taksim, ya ölüm"dü.

Şimdi Akıncı'ya kızıyoruz, ama iğneyi biraz da kendimize batırmamız gerekmiyor mu?

Sorarım size, biz millet olarak 1071'den beri girdiğimiz Anadolu'yu, her yönü ile Türkleştirmeyip Bizans sistemini aynen korumuş olsaydık, bugün Anadolu bir Türk yurdu olur muydu acaba?

Olayın özüne baktığımızda, yaşanan mücadelenin aslında yüzyıllardır süren Hilal ile Haç'ın mücadelesi olduğunu hemen görebiliriz. Çünkü dünyada yaşanan benzer sorunları, hep halkları ve devletleri bölmek yoluyla çözmeyi yeğleyen Hıristiyan Batı'nın; ihtilaflı halkları her hâlükârda bir arada tutacak bir çözümü dayattığı tek örnek Kıbrıs Sorunudur.

Ne yazık ki Türkiye tarafından, 1974'ten beri Kıbrıs'ta doğan çocuğa net olarak bir ad konulmamıştır. Mehmetçiğin canı ve kanıyla yazdığı Kıbrıs destanından sonraki bu basiretsizlik, Türk siyasetinin ve siyaset adamlarının korkaklığının bir tecellisi olmuştur. Çok geç kalınmış olsa da, artık çocuğa bir ad konulmalıdır. Akıncı denilen gafil bir kenara itilmeli ve Hatay'ın anavatana katılması örneğinde olduğu gibi, Kıbrıs mutlaka anavatana katılmalıdır.

Her şeyimiz bir olduğu halde, göstermelik de olsa devletlerimizin ve bayraklarımızın ayrı olması bir saçmalıktır. Kıbrıslı kardeşlerimiz AB'ye gireceklerse bizimle girmeliler, dışarıda kalacaklarsa da bizimle dışarıda kalmalıdırlar.

Türkiye, bu işin sonuçlarından korkup ürkmemelidir. Zaten korktuğu ne varsa, Barış Harekâtı'ndan sonra başına bir bir gelmiştir. Ödenecek diyetler de ödenmiştir.  Diğer devletler (AB, ABD vs.) bu meseleden dolayı bize sonsuza kadar yaptırım uygulayabilecek durumda değillerdir. Dünyadaki sermaye ve güç odakları her geçen gün başka coğrafyalara doğru kaymaktadır.

Kaldı ki Türkiye'nin tek alternatifi, AB veya ABD değildir. Değerlendirilebilirse eğer; Türkiye'nin önünde çok aydınlık ufuklar durmaktadır. Ufukta ise büyük bir ülkü olan Türk Birliği durmaktadır. Gerçekten de Türkiye'yi ve Türkleri küresel güç haline getirebilecek tek yol, tek şans Türk Birliği'nin kurulmasıdır.

Öyle ki, Sovyet Rusya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri bugün için; Türk devlet adamlarının cesaretsiz, uyuşuk ve basiretsizce hareket etmiş olmalarına rağmen, hâlâ daha Anadolu Türklüğünün gözünün içine bakmakta ve Türkiye'nin vereceği işareti beklemektedirler.

Düşünün şimdi, Türkiye gibi büyük bir ülke, 1974 yılında yaptığı başarılı bir harekâtla kan dökerek, can vererek yeniden vatan yaptığı küçücük bir Türk toprağını veya adına Yavru Vatan dediğimiz küçücük bir Türk devletini dahi elinde tutamaz ise; umudu, kurtuluşu bizde gören, bizim gözlerimizin içine bakan ve adeta titreyip kendimize gelmemizi ve silkinip ayağa kalkmamızı bekleyen kardeşlerimizin nazarında ne inandırıcılığı kalacaktır?

Kıbrıs'ı elinde tutamayan bir Türkiye'nin ne Ortadoğu'da, ne Orta Asya ne de Kafkaslar'da hiçbir ağırlığı kalmayacağı gibi Allah korusun Anadolu'yu bile elinde vatan olarak tutması çok zorlaşacaktır. Çünkü Kıbrıs satılık bir arsa değil vatandır.

Kıbrıs'ta döktüğümüz kanları, verdiğimiz canları; Muratağa'yı, Atlılar'ı, Sandallar'ı Lefkoşa'yı Kumsal Mahallesini (küvette can veren yavruları), Türkeli'de (Ayvasıl) buldozerlerle diri diri gömülen insanlarımızı ve onların acı hatıralarını asla unutmamalıyız.

1571 ve 1974 şehitlerini unutmamalıyız.

1571'deki ilk harekât tam 13 ay sürdü...

50.000 şehit, 50.000'den fazla da gazi!

1974'deki ikinci harekat daha kısa sürdü.

498 asker şehit, 1200 yaralı, 70 mücahit şehit, 270 de sivil kayıp!

Nereden bakarsanız bakın, Kıbrıs 51 bin vatan evladının canına ve 80 bin'e yakın vatan evladının da kanına mal olarak vatanlaşmış aynı al bayrağımız gibi kan kırmızısı bir topraktır.

İşte bu yüzden de Kıbrıs ne Akıncı gibi gafillere ne de sadece Kıbrıs Türklerinin keyfine bırakılamayacak kadar önemli bir vatandır.

Bırakırsanız ne olur?

O zaman Kıbrıs da Ege'deki adalarımız gibi, Süleyman Şah Türbesi gibi ve Girit Adası gibi elimizden kayıp gider!!!

Unutmayın: Toprağa su katarsanız çamur, kan katarsanız da vatan olur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları