Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

Hızla fakirleştirilen Türkiye'nin rotası!

Türkiye büyük bir krizin içinde. Kayıpları da saatler hatta dakikalar içinde katlanarak artıyor. 12 Kasım 2021'de 10 TL sınırını aşan dolar kuru, bu satırlar kaleme alınırken 17,68 TL olmuştu. Hesap kolaylığı için 450 milyar dolar dış borç kabul edilerek hesap edildiğinde, bir ay içinde dış borcumuz 3.456.000.000.000TL arttı (450 Milyar*7,68)! Yazı ile 3 trilyon 456 milyar Türk lirası. Altı sıfırı koyarak eski parayla 3 katrilyon 456 trilyon Türk lirası. Her geçen saat kabaran faturayla yükümüz biraz daha ağırlaşıyor. (Dolar yazı bittikten sonra akşam tekrar düşmeye başladı. Bu sefer de 13,39 TL'ye geriledi. Ateşin 41 dereceye çıkıp havale geçirerek tekrar 36,5'a düşmesi gibi bir durum. Vücudun dengelerinin oturması için zaman geçmesi ve bu zaman zarfında dinlenmesi gerekiyor. Tabi, kalıcı etkileri de ayrı.)

Etkilenmeyenler cebinde parası olup da döviz alanlarla, bankalardan gücünün çok üstünde krediyi nüfuzunu kullanarak çektikleri krediyi dövize yatıranlar. Yanlarında Merkez Bankası'ndan %14 faizle borç alıp %22'yle tahvile yatırım yapan bankalar da var.

Yetkililer adına "Yeni ekonomi modeli" dedikleri, dünyada geçmişte de bugün de eşine rastlanmayan bir model icat ettiler. Yetkililer ifadesini çoğul kullanmak da yanlış tabii. Yetkili demek daha doğru. Cumhurbaşkanı yeni modeli açıkladıktan sonra Maliye Bakanı da bir önceki bakan gibi affını (!) istedi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildiğinden bu yana 3 yıl 5 ay geçti ve istifa edemeyen bakanlar affını (!) isteme teamülü oluşturdu. Hoş, her ay bakan değişse de bir anlam ifade etmiyor aslında. Bütün yetki ve karar Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanında. Yani bütün yollar Cumhurbaşkanına çıkıyor.

Bu sadece bir ekonomik kriz değil, sadece finans krizi de değil. Biraz ondan biraz bundan. Rahmetli Barış Manço'nun şarkısındaki gibi "Nane, limon kabuğu, bir güzel kaynasın, içine hatmi çiçeği biraz çöre' otu katasın hatta biraz tarçın, bir tutam zencefil".

Sofrada tencere, eczanede ilaç eksiliyor

Krizden etkilenmeyen bir sektör yok. Göle atılan taşın dalgaları gibi yayılıyor. Türkiye hızla fakirleştiriliyor. Özellikle tarım ve sağlıktaki etkileri milletin üzerine asfalt silindiri gibi geliyor.

Tarımda girdi maliyetlerinin kontrolsüz yükselişi tarım alanlarının ekilememesini getiriyor. Uzmanlar, ekonomik baskının kuraklıkla da birleşince sıkıntının kıtlık boyutuna doğru gideceğini değerlendiriyorlar. Daha bugünden her belediyede halk ekmek satış noktalarındaki onlarca metreye ulaşan kuyrukların fotoğrafları çıkmaya başladı. Hangi tedbirler alınıyor diye baktığınızda, sadece marketlerdeki satış kısıtlamaları (!) görülüyor.

Sağlık sektöründe, hem de bütün dünya salgının yeni varyantına karşı sert tedbirler alırken biz sağlık sektörünü de çökertmeye doğru gidiyoruz. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü kapatılırken yapmayın etmeyin uyarılarına, paramız var, istediğimiz yerden aşı alırız nasıl olsa diyerek cevap vermişlerdi. Şimdi aşı konusunda hâlâ patinaj yapıyoruz.

Devlet ve üniversite hastanelerinde malzeme temininde büyük problemler yaşandığı medyada her gün yazılıyor. İlaç temininde de büyük sıkıntılar belirmiş vaziyette. Her iki tedarikte de büyük ağırlık ithalatla olunca, onlar da silindirin altına girdi. Tabi silindirin altında onlarla birlikte kalan vatandaş.

Tedarik kesilince, zaten perişan vaziyetteki sağlık sektörü sert bir inişe geçecek gibi. Sanırsınız ki süper ligde oynayan herhangi bir takım, bırakın bir alt ligi, amatör kümeye düşmüş. Hayâli bile mümkün görünmüyor, inanılması güç geliyor değil mi? Ama bu bir sezonda olmaz tabi. Bütün maçlarını kaybetse bile ancak bir alta düşer? Ama her sezon benzeri durum yaşanırsa çok değil dört sezonda amatöre gider. Gidişat da oraya doğru görünüyor.

Hadi bundan geçtik yaptıklarını da gerçekleri gizleyerek veya değiştirerek Türk halkının gözünden kaçırmaya çalışıyorlar. Ama artık halının altında gizlenecek yer kalmadı tabi. 

AKP on dokuz yıllık iktidarında politikalarıyla bugüne geldi. Nihayet deniz bitti. Gemi karaya oturmuş vaziyette. Eğer bu bilerek yapıldıysa ihanet, yanlışlıklar sonunda olduysa gaflettir. Sonucu açısından çok da farklı değil. Milletin egemenliğini veya önümüzdeki on yıllarını etkileyecek kararlarda pardon ol(a)maz.

Yönetim tercihlerinin sonucu

AKP'nin ilk Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanlığı döneminde yaşanan grip salgınında da aşı tartışması yaşanmıştı. Bakanlık 500 trilyon liralık, 40 milyon dozu aşkın aşı temin etmişti. Kamuoyu aşıya hiç itibar etmedi. Bakan adeta yalvarıyor, insanları aşıya çağırıyordu.

Tartışma AKP Grup Toplantısında bitti. Dönemin Başbakanı Erdoğan grip aşısı olmayacağını biraz da bakanı azarlayarak açıkladı. Ama devletin yani Türk milleti olarak bizim 500 trilyon liramız çöpe gitmişti. Bakan istifa etmediği gibi ne Başbakan ne de TBMM 500 trilyonun hesabını sormadı. Akdağ, 2009'da yaşanan bu olaydan sonra 2013'e kadar bakanlığa devam etti. Bu Türkiye'yi yöneten anlayışın çok önemli bir göstergesiydi.

Bugün de hâlâ aynı anlayış devam ediyor. Aziz Türk Milletinin parası uçaklara, helikopterlere, ultra lüks arabalara harcanıyor. Kamudaki kiralık araç filosundan kamuoyunun hiç haberi yok. Oradaki lüks araçların sayısını bilen de yok. Hatta bürokratların araçları hafta sonlarında kullandıkları bilinmeyen bir husus değil. Şehir dışına da çıkabiliyorlar. Evvelden resmî hizmete mahsustur yazısı veya siyah plakayı gören gazeteci deklanşöre basarken şimdi o korku da yok. Sivil plakalı aracın görev tabelası torpidoya kaldırılınca her yol önlerinde açılıyor. En önemlisi de hiçbir denetim olmaması.

Bu alışkanlık ve yönetim tercihlerinin üzerine bir de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelince, bütün yetkiler tek adamda toplandı. Ortak akıl yerine tek bir kişinin kararı hâkim oldu. Tabi karşı çıkan derhal tasfiye olunca konuşan da kalmadı.

Türkiye'nin Rotası nereye?

Evet, bu bir ekonomik veya finans krizi değil, siyasi kriz, yönetim krizi. Siyasetteki rota hedef, bugün yaşananlar sonuçtur. Önemli bir ayrıntı daha var ki yaşananların rengini değiştiriyor, hedef hakkında bilgi veriyor.

Özellikle faiz tartışmaları sırasında "Faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm, bu" ifadesi rengi değiştiren cümlelerden. Benzer ifade grup toplantısında da kullanıldı.

Sosyal medyada konumuzla ilgili çok önemli bir paylaşım vardı: "Sizden, Müslüman olarak beklentimiz yok. T.C. Cumhurbaşkanı'ndan beklenti Anayasa'ya uyması! Bkz. Anayasa Madde 1,2,3,4." (Umut Barış Erdoğan, Tivitır, 19 Aralık 2021)

Unutulmamalıdır ki devletin dini adalettir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları