Günlerdir izliyoruz depremde yardıma yetişemeyen, hizmet etmekte sınıfta kalan muktedirler bu eksik ve yanlışlıkları dile getirerek kendilerini eleştirenleri susturmaya çalışıyor, hakaretler yağdırıp, parmak sallıyorlar. Durmadan:

Deftere yazdık…

Not ettik…

Diyerek tehdit ediyorlar…

Keşke yazdıkları kadar okumayı da becerebilselerdi, işte o zaman en azından Şeyh Edebali''ye rivayet edilen şu cümleleri de okumuş, anlamış ve içselleştirmiş olurlardı:

Ey oğul, artık Bey''sin!

Bundan sonra

Öfke bize, uysallık sana.

Güceniklik bize, gönül almak sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoş görmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

Haksızlık bize, bağışlamak sana...

Bu sözlerin Şeyh Edebali''nin Osman Bey''e vasiyeti olduğu söylenir…

Bak Recep Bey, sen ve arkadaşların büyük Türk Milleti tarafından bu ülkeyi yönetmek ve bu millete hizmet etmek için seçildiniz, bu görevlere getirildiniz, o koltuklara oturtuldunuz!

Size verilen o makamlar ailenizden intikal etmedi, o koltuklar size miras kalmadı, yönettiğiniz kurumlar ise babanızın çiftliği değil!

Bu yüce millet size bir iş verdi ve yaptığınız işin karşılığında da size maaş ödüyor.

Kısaca söylemek gerekirse siz padişah ve bu halk ise kullarınız değil!

Artık patron bu millet, sizler ise sadece ve sadece hizmet etmekle yükümlü atanmış ya da seçilmiş profesyonel görevlilersiniz!

İşinizi iyi yaparsanız alkışlanır, kötü yaparsanız yerilirsiniz.

Sorumluluklarınızı tam manası ile yerine getirir ve halkı memnun ederseniz yeniden seçilir ve hizmete devam edersiniz.

Unutmayın "egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur."

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. "Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz."

Siz sadece Türk Milleti tarafından seçimle geçici bir süreliğine yürütme organının başına getirilmiş, burada anayasa ile belirlenmiş yetkileri kullanan bir çalışansınız.

Bu milletin herhangi bir ferdine hakaret etme hakkınız yoktur!

Bu göreve gelirken eleştirilere tahammül etmeyi de kabullenmiş olmanız da lazımdır bakın size bu Cumhuriyetin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk''ten bir hikâye aktarayım:

Atatürk''e hakaretten sanık bir köylü hakkında soruşturma yapılıyordu. Durumu Atatürk''e arz ettiler:

- "Mahkemeye veriyoruz, size küfür etmiş."

Atatürk sordu:

- "Ben ne yapmışım ona?" Dosyayı inceleyenler açıkladılar:

- "Gazete kâğıdı ile sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş bıyıkları yanmış da ondan." Bunu söyleyen milletvekiline Atatürk sorar:

- "Siz hiç tütünü gazete kâğıdına sararak sigara içtiniz mi?"

- "Hayır..."

- "Ben Trablus''tayken içmiştim, bilirim. Pek berbat şeydi. Köylü bana az küfür etmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız!"

Umarım bu hikâyeden ders çıkarmayı ve eleştiriler karşısında daha tahammüllü olmayı başarabilirsiniz…