Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Aydın Tomakin

Aydın Tomakin

AYDIN'CA

Gitmek mi zor, kalmak mı zor o sabahı gel bana sor!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'li deli (!) Trump'ın (Deli dediğime bakmayın aslında çok zeki birisidir. Ve her söylediğini de bilerek söylemektedir.) ağır hakaret dolu mektubuna cevap vermediği gibi üstüne üstlük Trumpla görüşme talebinde bulundu.

Görüşme talebi kimden geldi konusu da ortada kaldı. Türkiye  tarafı görüşmeyi 'Trump istedi' diyor ısrarla. Trump ise; 'Erdoğan Amerika'ya gelmeyi ve benimle görüşmeyi çok istiyor' dedi. Hangisine inanacağımızı da şaşırdık. İkisi de kendi tribünlerine oynuyor aslında. Erdoğan Güvenli Bölge Harekatı ve ABD ziyaretlerini oya tevil etme çabasında. Trump ise kendisinin ABD Senatosu'nda azil sürecinin başlatılması nedeniyle Tarzan zor durumda. Türkiye başta olmak üzere birçok ülke liderine tehdit mektupları yazıp, Twitler atarak, veya ambargolar/yaptırımlar koyarak kendi iç dinamiklerine mesaj veriyor: 'Bakın ben ülkemi çok iyi bir şekilde koruyor ve savunuyorum' diyor. Velhasıl iki lider de kendi iç problemleri nedeniyle tribünlere oynamayı seviyorlar.

Gel gelelim görüşme mevzuuna. Türkiye'de birçok aklı ve zekası yerinde olan kişi veya gruplar Sayın Cumhurbaşkanı'nın ABD'ye kesinlikle gitmemesi gerektiğini söylediler. 'O hakaret dolu mektuba önce bir lisanı üslupla bir cevap ver veya Trump çıkıp özür dilesin öyle görüşmeye git' dediler. Erdoğan ise Türk kamuoyunu oyalayarak, henüz gidip gitmeyeceğimiz belli değil, gidebiliriz de gitmeyebiliriz de diye zaman kazanmak istedi. Zaten gitmek için dünde razı idi ama o hakaret dolu mektup olayından dolayı kamuoyunun tepkisini kırmak için belki gitmeyebilirim gibi sözlerle havayı yumuşatmaya çalıştı.

Ve tarih 13 Kasım tarihini gösteriyordu ve Erdoğan ve Trump görüşmesi yapıldı. Görüşme sonrası bakıyorsunuz; Türkiye'nin elinde kazançlı çıkacağı hiçbir konu yok. Olayın şovu güzeldi. Her iki lider de birbirlerine methiyeler düzdüler. Erdoğan'ın istediği de o iki güzel övgü cümlesi idi zaten. Trump'ın Tayyip Erdoğan'ı övgü dolu sözleri görüşmenin ana unsuru idi. Onun dışındakiler lafı güzaf. Bakın göreceksiniz. Bizim boyalı ve yandaş medya bu övgü dolu sözleri ele alacak ve çam sakızı gibi hergün ayrı manşetlerle Türk Milleti'nin gözünün içine sokacaklar. Bu vesile ile kafası karışık koyun sürülerinden birçoğunun güvenini kazanmış olacak. Tüm gayretlerde amaç da bu idi.

Sonuçta ne oldu? Ne olacak Tayyip Erdoğan ABD'den bir dünya lideri (!) olarak ülkesine geri dönüyor. Trump ise kendi iç dinamiklerini bastıracak hamlelerle biraz olsun rahatlamış gibi görünüyor. İkili görüşmelerin ardından Erdoğan, ABD Senatosu'nda hitap etmek istiyordu. Ancak buna müsaade edilmedi. 5 Türkiye karşıtı senatörle Oval Ofis'te Cumhurbaşkanı ve Türk Heyeti ile görüşme sağlandı. Bu Türkiye tarafına verilen görüşme takviminde yoktu. Trump hem sert muhalefet yapan senatörlerin çıkışlarını törpülemiş oldu, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'Bak seni Senato'da konuşturmadım, ama senatörleri ayağına getirdim' demiş oldu.

Trump görüşmenin galibi olarak ayrıldı. Suriye'de Türkiye'ye verdiği sözü tutmadı. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi. 'Hem Rusya, hem de ABD varılan mutabakata uymadılar' diye defalarca söyledi. Pentegon'a karşı durumu idare etme açısından kendi askerlerini daha güvenli bölgeye çekerek 'Bakın ben askerlerimi koruyorum' diyerek Pentegon'a mesaj verdi. Askerlerini Suriye'den tamamen çekmedi. Pentegon'a durumu idare edin, seçimden sonra duruma bakacağız dedi. Papar (!) Gülen konusunda da hiçbir ilerleme olmadı. Ortada hiçbir mesele yokken Ermeni tasarısını gündeme getirdi. Nasrettin Hoca'nın eşeğini kaybedip, sonra bulması misalindeki gibi Türkiye'yi tasarı ile önce tehdit etti, sonra 'Bak tasarıyı erteledim' diyerek Türk delegasyonunu sevindirdi. Halkbank davası Demokles'in kılıcı gibi halen tepemizde sallanıyor. Her zaman kullanabileceği bir manivelaya dönüştü.

Netice olarak Sayın Cumhurbaşkanı ABD Başkanı Donald Trump'la görüşmesinde aldığı beğeni sözleri ile Türkeye'ye mutlu ve zafer kazanmış komutan edasıyla dönecektir. İkinci bir tehdit mektubu gelene kadar bu mutluluk tablosu devam edecektir. Yandaş basının Polyanacılık oyunu da devam edip gidecektir. Kimbilir belki de aldıkları bu gazla Ak Parti ve küçük ortağı erken seçim bile isteyebilir.

Görelim Mevla'm neyler? Neylerse güzel eyler.

Ne mutlu Türküm ve Müslümanım diyene ve diyebilene...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları