Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Faizi artırmak krizi önleyecek mi?

Öncelikle şunu söyleyeyim keşke bir krizi önlemek faizleri arttırmak kadar kolay olsaydı, o zaman ne 1929 buhranı olurdu ve ne de 2008 küresel krizi. Krizi gören ekonomi yönetimi faizleri arttırır ve krizi ortadan kaldırıverirdi.

Ekonomik krizler çok çeşitlidir, krizi doğru teşhis ederek doğru zamanda, doğru önlemler alamazsanız krizi hiçbir şekilde çözemezsiniz.

Bazı ekonomik krizler ise o kadar derindir ki her ne yaparsanız yapın sorunu çözemezsiniz ve o ekonomi batar. Bunun en iyi örneklerinden birisi de Osmanlı ekonomisidir, çok uzun bir süre borç batağında debelendikten sonra önce ekonomik bağımsızlığını yitirmiş, sonra ise askerî ve siyasi bütünlüğünü koruyamayarak yıkılmış, gitmiştir.

Benzer bir durum SSCB için de geçerli olmuştur, verimsiz ekonomik yapısı sürdürülememiş, sonuçta çökmüş ve birlik dağılmıştır. Daha sonra birliğin içinde yer alan birçok cumhuriyet yeni bir rejim çatısı altında örgütlenmiş, yeni devletler oluşturmuşlardır. Hatırlayın SSCB parçalanınca yerine tam 15 yeni devlet kurulmuştu, Bunlar; Rusya, Kazakistan, Ukrayna, Kırgızistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Moldova, Beyaz Rusya, Estonya, Letonya, Litvanya, Ermenistan, Gürcistan olarak sıralanmaktadır. SSCB dağılınca bile sorun bitmemiş, bütün bu ülkeler yıllar süren bir ekonomik kaosa sürüklenmiştir.

Dolayısıyla ekonomik krizlerin hiç şakası yoktur, sorunu zamanında doğru teşhis edip, doğru çözüm yollarını bulamazsanız bedeli çok ama çok ağır olabilir.

Tarih boyunca yıkılan birçok devlet esasında ekonomik sorunlarını çözemediği için yıkılmıştır.

Şimdi gelelim Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik sorununa: Öncelikle sorun bir üretim sorunudur, Türk ekonomisi ürettiğinden fazlasını tüketen, bu yüzden de devamlı olarak borçlanma ihtiyacı duyan bir ekonomidir. Bu borç zaman içinde birikmekte ve ortaya periyodik borç krizleri çıkmaktadır.

Çağdaş mal ve hizmetler ile rekabet edebilecek bir üretim yapımız yoktur. Bunun da en önemli sebebi gerekli olan teknoloji ve tasarımı yaratabilecek nitelikli insan eksikliğidir. Uzun yıllardır aydınlanma felsefesini terk edip ideolojik ve dini doğmaların ezberletildiği eğitim sistemi, gereksinim duyulan, bu niteliklere haiz insan gücü yaratamamaktadır. Üstelik sorun sadece bu kadar da değildir, es kaza, zor bela yaratılan nitelikli insan gücü de uygun bir toplumsal iklim bulunmadığı için ülkeyi terk etmekte, gidip başka ülkelerde çalışmakta ve üretmektedir. İnsan gücü yetiştirme maliyetine bu ülke katlandığı halde yetişmiş insan gücünün kaymağını başka ülkeler yemektedir.

Hukuk ve adaletin işlemediği, adam kayırmacılığın ve yandaş kollamanın zirve yaptığı bir ekonomik sistemde liyakat ilkesi umursanmayınca, insanların ekmeklerini liyakate önem verilen başka topraklarda aramasından daha doğal bir şey olabilir mi?

Epeyce uzun bir zamandır yönetilemeyen, dünyadan esen rüzgârlara göre savrulup duran Türkiye ne yazıktır ki çağdaş üretim biçimine bir türlü ayak uyduramamaktadır.

Zaman zaman görülen ve saman alevi gibi parlayıp sönen ekonomik başarılar genel gidişatı maalesef değiştirmeye yetmemektedir.

Sorun bu kadar büyük ve derinken faizleri arttırarak çözmenin mümkün olmadığı aşikâr değil midir?

Yapılması gereken bir dolu acil yapısal reform vardır, bunlar:

1- Siyasi sistem reformu; hak ve özgürlüklerin çağdaş ölçülerde genişletildiği, denge ve denetleme mekanizmalarına sahip, demokratik bir sistemin kurulması.

2- Eğitim reformu; bilim, sanat ve spor eğitimini ön plana alan, insan yaratıcılığını ortaya çıkaran, ezbere dayanmayan, ideolojik ve dinsel doğmalara yer verilmeyen çağdaş üretim biçiminin ihtiyaç duyduğu nitelikli insanları yetiştirebilecek yeni bir eğitim modeli kurulması.

3- Adalet reformu; özgürlük ve hakların korunduğu, hızlı ve etkin çalışan, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması.

4- Ekonomik reform; yerli ve millî üretimi koruyarak destekleyebilecek, rekabetçi bir ekonomi modeli kurulması.

Bu dört maddede saydıklarım yapılmadan faizleri arş-ı âlâya da çıkarsanız, yerin dibine de batırsanız etkili olmaz, sorunu çözemez ve krizi önleyemezsiniz.

Yurt dışından gelecek sıcak para veyahut da yabancı sermayeden medet umarak bir ülke asla kalkınıp güçlenemez, refaha ulaşamaz.

Sıcak para uyuşturucu gibidir, o an için dertleri unutturur, lakin sorunu ortadan kaldırmaz; hep fazla, daha fazla, daha da fazla sıcak para aranır, beklenir. Fakat daima bir nokta gelir ve sıcak para gelmez olur işte o an kriz başlar. Yüksek faiz sıcak parayı çekmek için verilen bir tavizdir ve eninde sonunda daima ekonominin çökmesine yol açar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları