Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Faiz ilaçtır

Sanırım bazı politikacıların gönlünde bir Adam Smith, Karl Marks yahut da Keynes olmak, ekonomik teoriler üretmek ve ekonomi bilimine damga vurmak yatıyor. Lakin bu elbette kolay değildir, önce analitik düşünmeyi ve bilimsel yöntemi kullanmayı, sonra da ekonomi bilimini okuyup öğrenmek gerekir; yoksa Mussolini’nin Genel sekreterinin durumuna düşer “efendim fiyatlar arz talep kanunu yüzünden yükseliyor denilince, pazartesi hemen arz talep kanununu mülga ilan edin” diyerek ekonomi tarihine geçer, insanları gülümsetirsiniz...

Bu uzun girizgâhı neden yaptım diye soracak olursanız; bu aralar gene “faiz sebep enflasyon neticedir” iddiası sıkça dillendiriliyor. Bu iddianın elbette ekonomi bilimi ile bir ilgisi, bilimsel bir temeli yahut da dayanağı yoktur. Bu iddiayı dillendirenler, inançları gereği faizi kötü bir şey olarak kabul eden ve yasaklanması gerektiğini düşünen cenahtandır.

Bu iddiayı dillendirenlerin ve ekonomi bilimi hakkında detaylı bilgisi olmayanların konuyu daha rahat kavrayabilmeleri için bir benzetim ile konuyu açayım:

Faiz ilaca benzer; aynı bir ilaç gibi hem yarar sağlayabilir ve hem de zarar verebilir.

Malum bir ilaç ancak ve ancak doğru hastalıkta, doğru zamanda ve doğru miktarda kullanılırsa iyi gelir, hastayı iyi eder. Oysa az ya da çok, yanlış yerde ve yanlış miktarda kullanırsan ya iyi etmez deva olmaz yahut da insanı daha beter bir hale getirir öldürebilir. Sonuçta bir ilacı deva bulmak için de kullanabilirsin, intihar etmek için de. Bu durumda ilaç kötüdür denilebilir mi?

Nasıl ki bir hastalığı ancak uzman bir doktor teşhis edip, gerekli olan ilacın miktarını ve zamanını doğru olarak ayarlayabilirse bir ekonomide de faizin zamanını ve dozunu ancak konunun uzmanı ekonomistler ayarlayabilir, popülist politikacılar faiz belirlemeye kalkarsa ekonomiye yarardan çok zarar verirler.

Malum İslam dininin ekonomik yaklaşımlarını referans alan politikacılar faiz haramdır anlayışı ile faize tepki ile yaklaşır ve ellerinden gelse faizi yasaklarlar, sorunun kaynağı da aslında buradadır, bu yaklaşım bilimsel ya da ekonomik değil dogmatik temelli, yanlış bir yaklaşımdır.

PARANIN KİRASI

Borç para almayı ve borç para ile tüketim yapmayı seven, lakin bu borç karşılığında bir ek maliyet ödemekten hazzetmeyen geniş kitlelere de bu söylem doğal olarak pek bir hoş gelir.

Söylem hoştur da, rasyonel ya da gerçekçi midir?

Elbette değildir, gerçekçi olmadığı ekonomi tarihi boyunca yaşanan deneyimler ile ortadadır.

Faiz en temelinde paranın kirasıdır, nasıl kira olmadan kimse bir mülkünü bir başkasına kullandırmazsa, faiz olmadan da kimse parasını bir başkasına kullandırmaz. Parayı kiralamak isteyen, her daim en ucuz ödemeyi yapmayı ister, parasını kiraya verecek olan ise, en yüksek kirayı almak beklentisindedir. Serbest piyasada bu iki beklenti karşılaşır ve bu kira üzerine en optimum noktada bir uzlaşı sağlanırsa sistem doğru çalışır, aksi halde aksar.

Diğer yandan bir insanın bir başka insana parasını borç olarak vermesi her zaman bu paranın geri dönmemesi ve paranın yitirilmesi riskini de içerir, bu yüzden de farklı riskler taşıyan kişilerden farklı ödeme hadleri istenir.

Bir inanç yahut da ideoloji faizi zorla ortadan kaldırmak yahut da piyasanın razı olmayacağı bir hadde düşürmeye kalkarsa sonuç parası olan, borç para alma ihtiyacı olana borç vermeyi keser.

Elindeki birikmiş parasını borç olarak vermekten imtina eden kişi parasını ya tüketimde değerlendirir talep patlaması yaratır yahut da yatırımda değerlendirir bina, arsa ya da kıymetli madenlere yönelik talep artar.

Diğer yandan artan talebi fark edip üretim kapasitesini artırmak için borç para bulmak isteyen üretici kesim borç para bulamadığı için talebi karşılayacak kadar üretimi artıramaz arz yönlü aksamalar da fiyatları yukarı tırmandırır.

Eğer derdiniz bir ülkedeki fiyatlar genel seviyesindeki artışı engellemek ise öncelikle arz talep dengesini kuracak tedbirleri almanız gerekir. Bir ülkede arz talep dengesi kurulamıyorsa fiyatlar faiz hadlerinden ve paranın değerinden bağımsız olarak yukarı yahut da aşağı yönlü hareket eder.

Çağımızda ekonomilerde kâğıt paralar kullanılmaktadır, kâğıt paraların değerini belirleyen bu paralara olan talebi etkileyen önemli bir faktör ise bu paraya ödenen faizdir. Fakat bir paranın değerini sadece o paraya ödenen faiz belirlemez bir kâğıt paranın değerini öncelikle o kâğıt parayı basan otoritenin itibarı belirler! Para basan otoritenin itibarı ise lafla, sözle değil ancak arkasındaki üretim gücü ve servet ile sağlanabilir!

Bir ülkede değişim aracı olan para değer kaybediyorsa arz talep dengesinden bağımsız olarak fiyatlar genel seviyesi yükselir.

Rasyonel ekonomi yönetimleri üretimi destekleyerek arzı artırır, bu şekilde hem talebi daha rahat karşılayarak ve hem de paranın arkasındaki üretim gücünü sağlamlaştırarak fiyatlar genel seviyesini rahatça kontrol ederler.

Kötü yönetimler ise hem üretimi destekleyemez ve hem de aşırı borçlanarak itibarlarını ve dolayısıyla da paranın değerini düşürürler.

Bugün Türkiye’de yaşanan fiyatlar genel seviyesinin kontrolsüz bir şekilde artması yani enflasyon olayının temel sebebi faiz, arz ve talep dengesi kaynaklı değildir, kötü yönetim yüzünden ortaya çıkan güven ve itibar yitirilmesinin sonucunda basılan parada ortaya çıkan değer kaybıdır.

Güven olmadığı ve para basan otoriteye itibar edilmediği için risk primi de son derecede yükselmekte borç verenler paranın geri ödenmeme olasılığını düşünerek çok yüksek risk primleri talep etmektedir.

Netice itibari ile faizleri konuşmadan önce paranın değerini ve itibarını konuşmamız gerekir. Bu ülkedeki mal ve hizmetlerin fiyatlarının seyrini yerel para birimi ile değil de döviz ya da altın cinsinden karşılaştırdığımızda mal ve hizmet fiyatlarının artmadığını, hatta düştüğünü görürsünüz. Bu da sorunun arz talep dengesinden ya da faiz hadlerinden değil paranın yaşadığı itibar ve değer kaybından kaynaklandığını ispatlar.

Sonuç olarak yanlış teşhis, yanlış ilaç ve tedavi kullanımı sonucunu doğurur, hastalığı yanlış teşhis edip suçu ilaca atmak da derde deva olmaz...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları