Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Endişeli Türkiye

Evet, ne yazık ki halkımızın çok ama çok büyük bir kısmı endişe, korku ve hatta paranoya duyguları ile boğuşuyor, kararlarını da ağırlıklı olarak bu duyguların etkisi altında veriyor.

Malum yoğun stres, korku ve baskı insanların sağlıklı karar verebilmesini etkileyen çok ama çok önemli bir faktördür.

Duygusal baskı altında verilen kararların kişisel veyahut da toplumsal menfaatleri zedeleyecek, hatalı kararlar alınmasına yol açması ise çok ama çok büyük bir olasılıktır.

Hele hele kişi ve toplum organize bir şekilde korkutuluyor, endişeye sürükleniyor ve toplumu ilgilendiren kararlar bu yönde alınıyorsa bu çoğu zaman belirli menfaat gruplarına hizmet eden toplumun yüksek menfaatlerine ise zarar veren bir durum yaratır.

Bir demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için olmazsa olmaz koşullar şunlardır:

1- Toplumun doğru ve gerçek bilgiye ulaşabilmesi, fikir ve kanaatlerini doğru ve gerçek bilgi ışığında oluşturarak karar verebilmesi.

2- Toplumun sağlıklı bir karar verebilmesi için gerekli sosyo psikolojik koşulların sağlanmış olması. Yani toplumun ruh durumu iyi olacak korkmayacak, endişe taşımayacak, baskı altında olmayacak ki doğru karar verebilsin.

Peki, ülkemizde toplumu endişeye sevk eden, strese sokan, korkutan unsurlar nelerdir?

Bunlardan önde gelenleri şu şekilde sıralanabilir:

1-Muhafazakâr dindar kesim, din, dinleşmiş gelenek ve namus elden gidecek diye korkuyor.

2- Milliyetçi kesim, ülke bölünecek diye korkuyor.

3-Atatürkçü kesim, hem ülke bölünecek ve hem de şeri bir rejim gelerek cumhuriyetin tüm kazanımları elden gidecek diye korkuyor.

4- Yüzde doksanları aşan bir çoğunluk başta PKK, FETÖ, IŞİD ve HİZBULLAH olmak üzere terör örgütlerinden bu örgütlerin saldırılarından korkuyor. Toplumun çok ama çok büyük bir çoğunluğu bu örgütlerden sadece korkmuyor aynı zamanda nefret de ediyor.

5-Kentli çağdaş kesim bir diktatörlüğün boyunduruğu altına gireceğiz hak ve özgürlüklerimiz elden gidecek diye korkuyor.

6- Kürtler kimliğimiz ile siyasi ve kültürel hak ve özgürlüklerimiz yok edilecek, baskı göreceğiz diye korkuyor.

7-Herkes birden mülteciler ülkemizi istila ediyor, çalışacak iş oturacak ev bulamayacağız diye korkuyor.

8- Hemen herkes gelecekten kaygılı; gelecekte ekonomik durumum daha kötü olacak geçinemeyeceğim, sürüneceğim diye korkuyor.

9-Hemen herkes adalet sistemine güvenmiyor yargısal bir sorun yaşarsam çözemem diye korkuyor.

10- Hemen herkes işsiz güçsüz kalmaktan iş bulamamaktan, çoluk çocuk iyi eğitimli olsa bile torpil olmazsa iş bulamaz diye korkuyor.

11-İnsanlar çalışacak bir iş bulsam bile geçinmeme yetecek emekliliğimde beni rahat ettirebilecek bir ücret alamam diye korkuyorlar.

Aslında daha birçok korku unsuru var, düşünürseniz siz de birçok konu ekleyebilirsiniz ama bunlar önde gelenler ve dikkat ederseniz hiç biri de kişisel korkular değil hep toplumsal ve toplumun ekonomik siyasi süreçlerinde alınan kararlardan kaynaklanan korkular.

Bir toplumda bu kadar çok korku varsa bir de üstüne üstlük bu korkular birileri tarafından devamlı olarak kaşınıp azdırılıyorsa o toplumun sağlıklı karar alması mümkün değildir.

Türk siyasetinin ve iktidara talip olanların asli görevi bu korkuları gidermek olmalıdır. Emin olun bu korkuları gideren ve tehditler olsa bile bu tehditleri etkisiz hale getireceğine toplumu ikna eden seçimi kazanır, seçimi kazanmakla da kalmaz tarihe de geçer.

Altılı Masa'yı ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu masayı oluşturma çabasını değerlendirirken lütfen onun korkuları giderme, tehditleri etkisiz hale getirebileceğine toplumu inandırma amacı güttüğünü de düşünün. Altılı Masa'da yer alan DEVA, Gelecek, Saadet ve İYİ Parti'nin asli görevlerinin de bu olduğuna muhafazakâr dindar kesim ile çağdaş demokrat kesim arasındaki korku iklimini ortadan kaldırmayı hedeflediklerine dikkat edin derim.

Son söz olarak; toplumu korkutarak yönetmeye çalışanlara prim verirseniz emin olun, hak ve menfaatleriniz büyük tehlikededir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları