Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Eller Ay'a biz yaya

İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş yıllarında Amerika ve SSCB arasında süren uzay yarışında Amerika'nın Ay'a insan gönderip orada yürütmesi ciddi bir psikolojik kırılma yaratmış, Amerika'nın teknolojik ve ekonomik üstünlüğü dünya kamuoyunda perçinlenmişti.

Bizler o yıllarda televizyonlarda ya da sinema filmlerinde Amerikan astronotlarının ayda yürüyüşünü izler, gıpta ederdik. "Eller Ay'a biz yaya" çocukluğumuzda çok kullanılan, ülkemizin az gelişmişliğini vurgulayan, sitemkâr ve biraz da eziklik içeren bir slogan haline gelmişti.

Soğuk savaşın bitmesi ile uzay yarışı yavaşladı, teknolojinin gelişip yaygınlaşması ile beraber uzaya roket atmak da sıradan bir olay haline geldi. Günümüzde ise artık özel şirketler bile uzaya çıkan roketler yapabiliyor, uzaya uydular yerleştiriyor, hatta uzaya araba gönderen özel şirket bile oldu.

Bugünlerde yaşanan gelişmeler göstermektedir ki uzay teknolojisi hızla ticarileşiyor ve uzaya yolculuklar da artık ticari bir girişime dönüşüyor.

Böyle bir dönemde Türkiye'nin uzay ve uzay teknolojileri ile ilgili girişimlerde bulunması elbette memnuniyet vericidir, lakin bu ciddi işin algı operasyonlarına kurban edilerek ciddiyetten uzaklaşması olasılığı endişe vericidir.

Sonuçta Elon Musk'a parayı verip uzaya bir uydu çıkarmak ve bu uyduyu Ay'a çarptırmak ya da iktidarın deyimi ile sert iniş yaptırmak atla deve bir iş değil, sadece para meselesidir.

Bu noktada ifade etmem gerekir ki uzay yarışına dahil olmak için iki önemli unsur gerekir, bunlar:

A) Teknoloji

B) Para

Türkiye'nin bu iki unsurdan para konusundaki sıkıntısı ortada; borcu borçla çeviren, damat beyin elinde Merkez Bankası'nın kefen parasını yemiş, kasa bakiyesini eksi 50 milyar dolara düşürmüş, sıcak para ile zor bela dönen bir ekonomimiz var.

Ekonomik durum bu halde iken Ay'a gitmek gibi çok pahalı bir işe kaynak ayırmak; "ayranı yok içmeye, tahtırevan ile gider hacethaneye" durumunu doğurmaz mı?

Millet ay sonunu nasıl getireceğim diye uğraşırken, iktidarın Ay'a nasıl giderim diye dertlenmesi açıkçası "avara kasnak" bir iştir.

Ekonomik başarı ancak ve ancak kaynakların rasyonel akla ve makul önceliklere uygun olarak, doğru bir şekilde kullanılması ile elde edilir.

Millete hava atmak için babadan kalma tarlayı ipotek edip, banka kredisi ile altına son model Mercedes çekerek gecekondunun bahçesine park eden asgari ücretlinin eninde sonunda hem gecekonduyu ve hem de tarlayı yitireceği kesindir...

Hatırlatmak isterim ki bir iktidar otoriterleştikçe, daima iktidarlarını meşru gösterecek ve sorunları halkın gözünden gizleyecek algı operasyonlarına girişmek, büyütmek ve yaygınlaştırmak zorunda kalır.

Bu işin de piri, üstadı Hitler'in meşhur propaganda bakanı Goebbels'tir. Dr. Paul Joseph Goebbels, 1933 ve 1945 yılları arasında "Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı" olarak görev yapmıştır "basın, iktidarın kullandığı dev bir klavyedir" diye düşünür, algı yönetimine ve toplum mühendisliğine damga vurmuş sözleri ile hatırlanır, işte bu sözlerden bazıları:

*             Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.

*             Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli olarak tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur, kendi fikri olarak benimser ve savunur.

*             Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.

*             Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.

*             Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.

*             Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.

*             Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.

*             Karizma sahibi bir lider, propaganda işini çok kolaylaştırır.

*             İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır.

*             Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır.

Ekonomik açıdan bu kadar sıkıntılı bir ortamda Ay'a gidiyoruz diyerek yıllar öncesinden kalma eller Ay'a biz yaya sözü ile ifade edilen ezikliği kaşımak, ekonomik ve teknolojik kaynakların elverişsizliğine dikkat çeken aydınları bunlar zaten "istemezükçü" diye damgalayıp bunlar zaten, yollara, köprülere da karşıdır diyerek bir algı operasyonu yürütmek iktidarın temel hedefidir. Sanırım iktidarın propaganda işlerin yürüten birileri Goebbels'in tüm yazdıklarını yalamış yutmuş, hatmetmiş ve eksiksiz uyguluyor.

Diğer unsur olan teknolojik kaynaklar meselesine gelince, teknolojide dışa bağımlılığımız ortada, bilimsel eğitimi ciddiye almamanın sonucunda kendi teknolojimizi geliştirebilecek insan kaynağını bir türlü oluşturamıyoruz. Tesadüfen oluşan az miktardaki nitelikli insan kaynağımız da AKP iktidarının yarattığı toplumsal iklim, ekonomik koşullar ve mahalle baskısı yüzünden bu ülkeyi terk edip gidiyor. Böyle bir ortamda sadece borç para ile değil üstüne birde ithal teknoloji kullanarak uzaya çıkmaya kalkmak kadar absürt ve faydasız bir iş daha olamaz.

Neticede rasyonel akla uygun bir iş değildir ve gerçekten girişilirse ekonomik kaynakların heba edilmesine, boşa harcanmasına yol açar...

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları