Duyunca güldüm vallahi, sen bir ülkeyi 19 yıl tek başına yönet, 19 yıl sonra geldiğin noktada bir ekonomik kurtuluş savaşı vermek zorunda kaldığını söyleyerek yeniden destek iste, es gürle.

Bakınız sevgili okurlarım bunlar Nazilerin propaganda bakanı meşhur Goebels'in propaganda yöntemlerini kullanıyorlar, hiçbir konuda kabahati, yanlışı, sorumluluğu üstlerine almıyor hep bir takım meçhul güçlerin üstüne atıyorlar. Ne yazık ki bunların arkasından yürüyen taife buradaki çelişkiyi görüp anlayamıyor, bu çelişkileri ortaya koyan yazarçizer takımını da ya mandacı ilan ediyorlar ya da terörist, yandaşlarına okutmuyorlar.

İşin açığı şudur; beceriksizliklerini, bilgisizliklerini itiraf edip, rant projeleri ve ham hayaller peşinde koşarak ekonomiyi nasıl batırdıklarını anlatacaklarına dış güçler bize saldırıyor, bir ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz diyerek algı yaratmaya çalışıyorlar. Bu söyleme lütfen kimse itibar etmesin…

Bir taraftan dış güçlerden şikâyet edeceksin, diğer yandan da bu dış güçlere ihracat yapıp mal satıp döviz krizini çözeceğini anlatacaksın bu büyük bir çelişki değil mi?

Gelelim son günlerde ekonomide yaşanan döviz krizine, bu kriz göz göre göre geldi, yapılması gerekenler yapılmadı, alınması gereken önlemler alınmadı. Bazı cin fikir ekonomist danışmanların zihni sinir projeleri ile sorunların giderilebileceği ekonomik krizin önlenebileceği hayal edildi. Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervi de bu hayali icraatlar uğruna cayır cayır yakıldı.

Kriz tüm ağırlığı ile ekonominin üstüne çökmüş, piyasalar diken üstündeyken iktidar ortaklarından krizi tırmandıracak söylemler üst üste geliyor. Erdoğan'ın dostları bunlarsa baştan söyleyeyim düşman aramasına gerek yok…

İlk olarak bu tuhaf tek adam rejimini ortaya atıp kabul ettiren, iktidarın minik ortağı Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında "Türkiye faiz kamburundan kurtulmalıdır" diyerek, "Bize göre hükümetin faiz politikası doğrudur. Geldiğimiz bu aşamada yeni yönetim sistemi kapsamında Merkez Bankası'nın bağımsızlığı tartışmaya açılmalıdır. Özerk ve bağımsız kurumlar milli iradenin üzerinde olamaz, olmamalıdır. Hesabı veren siyasettir kararı verende siyaset olmalıdır" dedi.

İkinci olarak ise iktidarın daha da minik ortağı, yılmaz savunucusu Doğu Perinçek'in liderliğini yaptığı Vatan Partisi, sosyal medyadaki resmi hesabından bir video paylaşımında bulunarak doların yasaklanmasını istedi.

İşin açığı normal bir rejimde olsa bu iki marjinal partinin söylemlerini kimse ciddiye almaz, üstünde bile durmaz fakat piyasalar yangın yeriyken, sermaye kontrolleri, döviz ve altın hesaplarına el konulacağı dedikoduları kulaktan kulağa yayılırken bu tip söylemler kolaylıkla kıvılcım etkisi yaratıp, yangın çıkarabilir.

Bakın buradan bu arkadaşları ikaz ediyorum böyle bir yangın hızla yayılıp söndürülemez bir hal alabilir, çünkü Merkez Bankasının böyle bir yangına müdahale edebilecek gücü ve imkânı yoktur. Döviz satayım dese satacak dövizi olmadığını herkes biliyor, iktidara güven yerlerde sürünüyor yapmam dedikleri her işi yapmışlar vallahi de billahi de tallahi de kambiyo rejimi değişikliği ve sermaye kontrolleri yapmayacağız deseler kimse inanmaz.

Bir panik olurda millet bankadaki dövizini çekmek için kapıya yığılırsa sistem anında çöker, efektif olarak o dövizler ödenemez! Bu risk ortada dururken yangına körükle gitmenin ne âlemi var? Bu dostluk mu düşmanlık mı?

Gelelim Bahçelinin Merkez Bankası bağımsızlığı için sarf ettiği sözlere göründüğü kadarı ile kendisinin ekonomi bilgisi son derecede zayıf, ne ekonomi tarihini, ne para tarihini bilmiyor, popülist ezberler ile ahkâm kesiyor.

Altın ya da gümüş gibi kıymetli bir metale çıpalanmamış kâğıt paraların politik popülizmden etkilenmeyen, politikacılardan emir komuta almayan bağımsız merkez bankaları tarafından basılması mutlak bir gerekliliktir.

Türkiye'de zaten Merkez Bankasının bağımsızlığı tartışılırken, iktidara her dediğini yaptıran Bahçeli'nin bu söylemi Merkez Bankası ve Türk Lirasının itibarını hepten yok eder demedi demeyin…