Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Diktatörlük ve Demokrasi

Siyaset konuşurken kavramları ve kuralları siyaset bilimi tarafından ortaya konulmuş ve doğrulanmış şekli ile konuşmamız gerekir. Aksi takdirde körlerin fili tarif ettiği gibi herkes tuttuğu yerden bir fili anlatır kimi yılan gibi uzun ve kıvrımlı, kimi sütun gibi yüksek ve sert, kimi de yelken gibi ince der sonuçta olguyu tanımlamakta, anlaşmakta mümkün olmaz. Anlaşma olmayınca da doğal olarak herkes elindeki bilgiye göre kendi fikrini haklı görür ve kavga etmek kaçınılmaz olur.

Faşist diktatör Putin''in Ukrayna''ya yapmış olduğu barbarca saldırı sonrasında diktatör ve diktatörlük bu günlerde sıkça kullanılan terimler arasına girdi bende bu yüzden bu kavram üzerinde biraz konuşmak gerektiğini düşünüyorum.

Diktatörlük Latince dictatura kökünden gelir ve otokratik bir hükûmet biçiminde, yürütme, yasama ve yargı erklerinin diktatör olan tek bir kişinin ya da dar bir elit grubun elinde toplandığı yönetim türüdür. Diktatörlük kavramı günümüzde daha ziyade, hukuki olarak veyahut da devlet içerisindeki diğer politik ya da sosyal faktörler tarafından sınırsız bir liderlik imkânları kazanan, otokraside mutlak üstünlüğü bulunan yöneticiler için kullanılan bir tabire dönüşmüştür.

Demokrasi Yunanca, Cumhuriyet Arapça ve Republic Latince kökten gelen, aynı anlamı taşıyan ve egemenliğin halkta olduğu yönetim sistemlerini anlatan siyasi kavramlardır.

Buradaki anahtar kavram olan egemenlik ise kanun yapma, kural koyma hak ve özgürlüğü ile yürütme, yasama ve yargı gücü demektir. Egemenlik haklarının kimde olduğu ve ne şekilde kullanıldığı toplumların yönetiminde çok önemlidir.

Tarih boyunca Amerikan ve Fransız devrimlerine kadar egemenlik hakları halklarda değildi, aslında insanda bile değildi laiklik ilkesi hayata geçirilinceye kadar kanun yapma kural koyma hakkı dinler tarafından tanımlanan ilahlarda ve yönetme hakkı ise bu ilahlar tarafından seçildiği iddia edilen hanedanlardaydı. Aydınlanma çağı ile birlikte yaşanan ve Amerikan (1775) ve Fransız (1789) devrimleri hanedan yönetimlerine son vererek halk egemenliklerini kuran ilk deneyimler olmuştur.

Kuzey komşumuz Rusya''da 1917 Ekim devrimi ile beraber mutlaki monarşi ile yönetilen Rus Çarlığı devrilmiş, 1613-1917 yılları arasında imparatorluğu yöneten Romonov hanedanının egemenliğine son verilmiş ve yerine halk egemenliğine dayanan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurumuştur.

Ne yazık ki bu Sovyet cumhuriyeti tabelasında Cumhuriyet yazsa dahi Amerika ve Fransa örneğinde görüldüğü gibi gerçek bir cumhuriyete dönüşememiş ortaya çıkan rejim bir diktatörlük olmuştur. Özellikle sosyalist ideoloji açısından bu çok büyük bir hayal kırıklığıdır. Hele hele Stalin gibi bir despotun diktatör olarak gücü ele geçirmesi sadece SSCB için değil vesayet altına aldığı tüm Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri içinde bir kâbus olmuştur. SSCB dönemini ayrıca tartışmak gerekir elbette, bu gün ağırlık vermek istediğim asıl konu 90''larda SSCB''nin çöküşünden sonra kurulan Rusya Federasyonu.

Rus halkları egemenliğin kendilerinde olduğu gerçek bir cumhuriyete kavuşma şansını ikinci kez SSCB''nin yıkılması ile elde etmişlerdir. Bunca geniş coğrafyaya, eğitimli ve nitelikli insan gücüne, yüksek kültürüne ve zengin doğal kaynaklara sahip olan Rusya bu şansı iyi kullanabilseydi dünyanın en müreffeh, barışçıl ve güçlü toplumlarından birini yaratabilirdi. Ne yazık ki bu olmadı, iktidarı ele geçiren Putin ve yandaşı oligarklar gerçek bir cumhuriyet kurmak yerine bir diktatörlük kurarak zengin doğal kaynakları yağmalamayı tercih ettiler. Sonuç olarak ortaya insan hakları ve demokrasiye yer verilmeyen, zenginin çok zengin fakirin çok fakir olduğu diktatörlükle yönetilen bir ahbap çavuş kapitalizmi çıktı.

Şimdi bu diktatörlük emperyalist hayaller peşinde koşuyor, komşularının topraklarını işgal ve ilhak ediyor ve tüm dünyayı nükleer gücü ile tehdit ediyor.

Demokrasiler diktatörler ve diktatörlükler ile uzlaşmaya çalışmanın bir sonuç vermeyeceğini, Hitler ve Mussolini deneyimleri ile gayet açık ve net bir şekilde öğrenmiştir. Diktatörlerin güç hırsı ve diktatörlüklerin yayılmacı emelleri ancak yumuşak ya da sert güç kullanılarak engellenebilir. Bu gün Rus diktatörlüğüne karşı oluşan geniş ittifak bu gerçeği sergilemektedir ve Türkiye''de bu noktada ikircikli davranmamalıdır.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları