Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Arzu GÜVEN

Arzu GÜVEN

ÖN CEPHE

'Demokrasi bir tramvaydır gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz'

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde 14 Temmuz 1996 günü Nilgün Cerrahoğlu imzalı söyleşide aynen böyle demişti. Siyasal İslam'ın temsilcisi bir liderden ''Demokrasi Kahramanı'' çıkarmaya çalışmak zaten ham hayal.

15 Temmuz'un ertesinde kamu kurumlarına yeniden asılan Atatürk portresi, günah çıkarmalar, Yenikapı ruhu, Millî birlik ve beraberlik vurgusu... Fabrika ayarlarına dönüyoruz sanmıştım.

İtiraf ediyorum çok safmışım!

Ne yazık ki özellikle son iki yılda Sn. Tayyip Erdoğan, kutuplaştırıcı söylemini daha da sertleştirdi.

 Demokrasi gibi bir derdinin olmadığını da Belediye Başkanı olduğu dönemde ilan etmişti ya zaten.

"15 Temmuz Millî Birlik ve Beraberlik'' programı çerçevesinde AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine o bildik üslubuyla kürsüden seslendi: "Bay Kemal tankların arasından geçip Bakırköy'e gitti''... Kitle, muhalefet liderini yuhalayıp "Ümmetin Lideri Erdoğan"ı alkışladı. Akıllara ziyan...  Hani duyan da, o gece AKP'li bakan ve milletvekilleri tam kadro tankların önüne yattı zanneder.

  Orduyu tasfiye etmek için kurgulanan "Balyoz" ve "Ergenekon" davalarının savcısı olduğunu söyleyen(!) Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla TSK arşivlerinin yağmalanmasına göz yuman Bay Kemal miydi?!

Kan, kin, şiddet, terör, ihanet! 

 Dehşeti yaşadık o gece... Milletin Meclis'ini bombaladılar, halkın üzerine tanklarla yürüdüler. Tanrı Yüce Milletimizi 251 şehit verdiğimiz o lanet gecenin tekrarından korusun. Ama yaşanan toplumsal travmayı dua ve temennilerle geçiştiremeyiz.   FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkmadan kimse mücadeleden bahsetmesin. İYİ Parti'nin FETÖ'nün siyasi ayağının araştırılması için Meclis'e verdiği iki önergenin de AKP ve MHP tarafından reddedildiğini unutamayız. Birileri bayram olarak kutlasın(!) ben 15 Temmuz'un faillerinin hesap vermesini istiyorum!

15 Temmuz için kim ne diyor...

Geçen 3 yılın ardından 15 Temmuz toplumsal hafızada farklı kotlarla yer almaya devam ediyor. 1 Kasım 2015 seçimlerinde beklenen sonucu alamayıp başarısız olan ve parlamenter düzeni ortadan kaldırmayı kafasına koyan Erdoğan'ın yarattığı bir mağduriyet hikâyesi olduğunu düşünenler gibi... Toplumsal dinamikler farklı reaksiyon gösteriyor. Ama şurası bir gerçek ki; cevap bekleyen çok soru var.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, "Gülencileri MİT İstihbaratıyla ihraç ediyorduk, 2002'den sonra bir kişi için bile ihbar gelmedi" açıklamaları oldukça düşündürücü. Gerçekler su yüzüne çıkmaya başlayınca öğrendik ki ihbar gelse de bazen değişen bir şey olmamış... FETÖ'cü olduğu rapor edilen subaylar, rektörler, hâkimler, savcılar görevine devam etmiş.  Hainler birileri tarafından himaye edilmiş.

 Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu...

Gülen Cemaatini deşifre ettikleri için bu gazeteciler haince katledildiler!

Uğur Mumcu; Ankara kar altındayken bir sabah, arabasına konan bombayla can verdi... Ahmet Taner Kışlalı da aynı alçak düzenekle öldürüldü. Necip Hablemitoğlu evinin önünde saldırıya uğradı.

2002'de Gülen'e terör örgütü kurmaktan dava açan DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel ise, FETÖ'nün kaset komplosuyla görevden alındı. Konuya dair Sabahattin Önkibar'ın, "Mehdi'nin Darbesi" kitabını okumanızı öneririm.

Ahmet Şık henüz basılmamış  "İmam'ın Ordusu" isimli kitabı yüzünden tutuklandı. Kitapta, örgütün işleyişini ve FETÖ'nün  siyasi bağlantılarını yazınca soluğu Silivri Cezaevi'nde aldı. Ahmet Şık'ın polis aracına bindirilirken söylediği cümle dün gibi aklımda.

Çok haklıymış: 

DOKUNAN YANAR!

Sevgimle...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları