Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Çiller bonoları

Yıl 1994 ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın başbakanı Ekonomi Profesörü Tansu Çiller iktidarda. Çiller iktidara talip olurken herkese bir ev ve bir araba anahtarı sözü vermişti. O zamanlar "kim ne veriyorsa, benden beş fazlası" denilen dönemlerdi.

Kaotik bir iktidar kavgası yarışı kızıştırmış, parti liderleri oy devşirebilmek için vatandaşlara akla hayale gelmeyecek vaatlerde bulunmaktaydılar.

Tansu Çiller Başbakan olduktan sonra hazine borçlanma ihalelerinde daha az satış yapılıp, piyasayı daha düşük bir faiz seviyesine razı etmeye çalışıyordu.

Devletin borçlanma ihtiyacını azaltacak tedbirler uygulanmadan 'Ali Cengiz oyunları' ile piyasada faizler üzerinde yapay bir baskı oluşturulmaya uğraşılıyordu.

Daha düşük faiz dayatma oyunu daha sonraları ihale iptallerine dönüştü; madem faiz Hazine'nin istediği yerde olmuyordu, kimseye bono ya da tahvil satılmıyordu; Kasım ayında 5 ihalenin 2'si, Aralık ayında da 4 ihalenin 2'si iptal ediliyordu.

Kasım ayından sonra iklim aniden değişiverdi, elinde bol likidite bulunan bankalar dövize yönelmeye başladılar.

Kur patlamasın diye piyasadaki bol likiditeyi çeken Merkez Bankası, Hazine'nin bu faiz inadını bırakmasını isterken, Çiller, Merkez Bankası'na Başbakanlık Müsteşarı imzalı bir yazı yolluyordu; 'Açık piyasa işlemleri yapmayın!' Yani likiditeyi çekmeyin...

5 NİSAN KARARLARI!

Ocak 1994'te yüzde 13.5 ve sonra Nisan ayında da yüzde 100'lük bir kur zıplamasıyla bir devalüasyon yaşanıyordu. Dolar kuru 13.500 lira seviyesinden, 5 Nisan'da 40.000 liraya kadar yükseldi. Merkez Bankası rezervleri 7 milyar dolar seviyesindeyken, 3 milyar dolar seviyesine kadar düştü. Rezervlerin düşüşüne en büyük neden, bazı bankaların içeriden devalüasyon olacağı bilgisini alarak Merkez Bankası'ndan döviz çekmesi olarak gösterildi.

Faiz dayatması yapan Hazine, artık tahvil ve bono satışı yapabilmek için alıcı bulamıyordu. Ocak-Nisan arası dönemde yapılan 20 Hazine ihalesinin 6'sı yeterli teklif gelmediği için iptal ediliyordu.

Ekonomik krizi durdurabilmek için alınan 5 Nisan kararları sonrasında, Hazine, bono satabilmek için 3 aylık halka arz yaparak yüzde 400 şok faiz teklif etmek zorunda kalmıştı! Rekor faiz 26 Mayıs 1994'te satışa çıkan üç ay vadeli Hazine bonosuna aitti. Yüzde 406.25 yıllık bileşik faizin üç aylık net kazancı yüzde 50 kadardı. Çılgın bir faiz verilmiş ve çılgınca bir taleple karşılaşmıştı. Arz edilen miktar iki katına, 20 trilyona çıkarılmasına karşın bu bonolar yok sattı. Çillerin faiz dayatması karşısında kilitlenen borçlanma piyasası ancak ve ancak bu süper faizle yeniden açılabilmişti.

Üç ayda yüzde 50 faiz kazandıran bu bonolara vatandaş "Çiller Bonoları" adını takmıştı. Başbakan Tansu Çiller, yüzde 80-85 seviyesindeki faizi 3-5 puan düşürmek için yola çıkıp, yüzde 300-400 seviyelerinde bir faize rıza göstermek zorunda kalmıştı.

Ayrıca bu krizde üç de banka batmıştı. Tansu Çiller'in imza attığı 5 Nisan kararları kapsamında Türk Lirasında yüzde 51 oranıyla cumhuriyet tarihinin 3. en büyük devalüasyonu gerçekleşmişti.

Kemer sıkma önlemleri ile yürürlüğe konulan kararlar ile krizin bir bölüm bedeli 'Net Aktif Vergisi' ile şirketlere fatura edildi. Faizler, Haziran sonuna kadar yüzde 300'de seyrederken, aradaki istisnai dönemler dışında 1999'a kadar yüzde 100'ün altına hiç inmedi.

SOFRADAKİ EKMEK DE GİTTİ

Tansu Çiller, ekonomi profesörü olarak girdiği siyasette en büyük ekonomi dersini almış ve lakin, Türk vatandaşları da çok ağır bir bedel ödemişti. Bir ev, bir de araba iki anahtar alacağım hayali kuran vatandaş sofradaki ekmeğinden de olmuştu.

Bu eski hikâyeyi şimdi niye anlattım diye soracaksınız, anlattım çünkü bu hikâye ekonomi bilimi, rasyonel akıl ve piyasa gerçeklerine aykırı politika ve dayatmaların nasıl ekonomik felaket ve yıkımlara yol açtığının çok güzel bir örneğidir.

Üstelik Çiller, dünyada da çok popüler ve dışarıda hemen hiç kimse ile kavgası olmayan bir siyasetçiydi. Bugün yönetimde Papua Yeni Gine ile bile kavga etmeyi, hemen herkes ile düşman olmayı başaran bir yönetim var. Üstelik bu yönetimin çevirmesi gereken dış borç çok daha fazla ve Merkez Bankası Rezervleri bile ekside, elde avuçta satıp savıp borç kapatabilecek bir şey de kalmadı. Daha da kötüsü bu kriz yüzyılın ekonomik felaketini yaratan bir pandemi dönemine de denk gelmiş bulunuyor. Dünyada herkes kendi kuyruğunu kurtarma derdine düşmüş, kimsenin kimseyi görecek hali yok.

Bu şartlar altında çok hızlı ve çok doğru adımlar atılmazsa gireceğimiz yol bizi Arjantin ve Venezuela'nın yaşadıklarına benzer noktalara taşır, demedi demeyin...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları